31 Mart Perşembe 2016
Dubai, Çöl, Çölde safari, Deve yarışları, Bedevi Kampı, Deira, Dubai Creek
Dubai, Arap Yarımadası’nda Birleşik Arap Emirliklerini oluşturan yedi emirlikten birisi ve Birleşik Arap Emirliklerinin yedi emirliği içinde en popüler olanı. Dubai, Ortadoğu’nun alışveriş başkenti olarak tanımlanıyor. Sadece Dubai’de aralarında dünyanın en geniş alışveriş merkezi olan Dubai Mall’ un da bulunduğu 70’ten fazla alışveriş merkezi var.
Dubai’de kaydedilen ilk yerleşim 1799 tarihli. Dubai Şeyhliği 1833’te, şimdiki Suudi Arabistan’ da bulunan, o günlerde İkinci Suudi Devletinde yaşamakta olan Şeyh Maktum bin Butti El-Maktum’un Beni Yas kabilesinden 800 kişi ile birlikte bugünkü Dubai Koyu (Dubai Creek)’nun bulunduğu yere yerleşmeleriyle kurulmuş. 1892’de İngiltere’ yle bir himaye anlaşması imzalanarak bölge kontrolleri altında kalmış.
Dubai, 1900’lü yıllarda küçük bir balıkçı ve liman kasabası. 1930’larda Dünya Genel Ekonomik Krizi, Dubai İnci Piyasasını etkileyerek çökmesine yol açınca 1969’da Dubai’de petrol bulunarak ihraç edilmeye başlanmış. Bölgeyi himayesinde bulunduran İngiltere 1968’de bölgeden çekileceğini açıklamasıyla birlikte 1971’de Abu Dabi, Şarika, Acman, Füceyre, Ummül Kayveyn emirlikleri monarşik bir federasyon yapılanmasıyla birleşerek Birleşik Arap Emirlikleri’ni kurmuşlar. 1972’nin başlarında Resü’l-Hayme de diğer altı emirliğe katıldığında Birleşik Arap Emirlikleri’nin bugünkü yedi emirlikten oluşan yapısı oluşmuş. Bölgede petrolün bulunmasından sonra Dubai’nin geliri devamlı ve hızla yükselerek emirlik bir ticaret, alışveriş ve turizm kenti haline gelmiş.
Dubai, Birleşik Arap Emirlikleri’nin en yüksek nüfusa ve Abu Dabi’den sonra ikinci en geniş yüzölçümüne sahip emirliği. Dubai ve Abu Dabi ülkenin yasama organı Federal Ulusal Konseyi içinde ulusal önem taşıyan kritik konularda veto etme hakkına sahip bulunan iki emirlik. Dubai, Emirliklerin kuzey kıyısında, Abu Dabi ve Şarika emirlikleri arasında yer alıyor, Şarika ve Acman ile birlikte Dubai-Şarika-Acman metropolitan alanını oluşturuyor.
Bugün, Dubai Ortadoğu ve Basra Körfezi bölgesinde sürekli gelişen dünya çapında bir kent olarak ticari ve kültürel bir merkez, kozmopolit bir metropol kenti. Aynı zamanda yolcu ve kargo taşımacılığı bakımından taşımacılık merkezlerinden birisi. Dubai ekonomisi tarihsel olarak petrol sanayisi üzerine kurulmuş olsa da Emirlik, batı tipi işletmecilik usulleriyle yürüttüğü turizm, havayolları, gayrimenkul işlemleri ve mali hizmetler alanında önemli gelir kalemlerini oluşturmuş.
Dubai son zamanlarda geniş ölçekli inşaat projeleri ve sportif karşılaşmaları ile dünyanın ilgisini çekiyor. Dubai, aralarında dünyanın en yüksek binası olan Burç Khalifa’nın da bulunduğu çok sayıda gökdelen ve yüksek binaları, iddialı bir proje olan insan yapımı Palmiye Adaları, otelleri ve bölgenin ve dünyanın en geniş ölçekli alışveriş merkezleriyle bir sembol durumuna gelmiş durumda.
Dubai ‘de yürütülen bu milyar dolarlık inşaat yatırımlarının çok büyük bir oranı Emaar şirketine ait. Yani yine emirlerin belli bir hisseyle kurmuş oldukları uluslararası yatırım firması.( Türkiye de gerçekleştirmiş oldukları projeler var ) Dolayısıyla kendi ülkelerine kendileri yapıp yine kendileri kazanıyorlar.
Palmiye Adaları; Palm Deyra, Palm Cumeyra ve Palm Cebel Ali olmak üzere üç ayrı adadan oluşuyor ve dünyanın ilgisini Dubai’ye çekmek konusunda başarılı bir rol oynuyor. Palm Deyra ile Palm Cumeyra arasında Dünya Adacıkları yapılıyor.
2012 yılı verilerine göre Dubai en pahalı kentler sıralamasında Ortadoğu’da birinci, dünya sıralamasında ise yirmi ikinci kent.2011’de Dubai, Amerikan Danışma Firması Mercer tarafından Ortadoğu’ da yaşanabilecek en iyi kentlerden birisi olarak değerlendirilmiş. Dubai birçok önemli araştırma kurumu tarafından dünyanın en güvenli kenti olarak gösterilmiştir
Çöl
Dubai, arkasında bulunan Arap Çölü’ne bitişik. Dubai, BAE’ nin güney yönündeki kısımdan oldukça farklı bir görünüme sahip olmakla birlikte birçok Dubai manzarasında kumlu çöl görünümleri ortaya çıkıyor. Çünkü şehir adeta denize kadar uzanan çölün ortasından fırlamış gibi duruyor. Kum çok miktarda ezilmiş midye kabuğu ve mercan parçalarından oluşan, temiz ve açık renkte. Kenti çevreleyen çöl, yaban otları ve ender hurma ağaçlarını barındırıyor. Kentin Batı El Hacar Dağları yakınlarındaki düz ovalarda akasya ve ghaf ağaçları yetişirken doğusunda Sabha ovalıklarında çöl sümbülü yetişiyormuş. Hurma palmiyesi, Neem Ağacı ve ithal edilen okaliptüs gibi ağaçların yanı sıra çok sayıda bölgeye özgü ağaç türü Dubai doğal parklarında yetiştirilmekte.
Dubai sıcak çöl iklimine sahip. Dubai’de yazlar ortalama 42 °C yükseklikte çok sıcak, rüzgârlı ve nemli olup geceleri 29 °C. Yıl boyunca neredeyse tüm günleri güneşli. Kışları ortalama 23 °C sıcaklığa sahip olup geceleri 14 °C’ye kadar düşüyor.
Bu nedenle eğer çöl safarisi yapmak istiyorsanız ya sabahın köründe yola çıkıyorsunuz ya da akşam yemekli bir günbatımı turuna katılıyorsunuz. https://www.platinum-heritage.com/ Özel yetişmiş şahinlerle çölde av turu da mevcut.
Çölde safari
Biz bir Bedevi kampında sabah kahvaltısını içeren çöl safarisini tercih ediyoruz. Son derece düzenli ve sistemli olan şirkete web sitesi üzerinden rezervasyon yapabiliyorsunuz ve öncesinde hem size mail atarak hem de otele haber bıraktırarak sizi alacakları saat konusunda titiz davranıyorlar.
Rehberimiz, Kosta Rica ( ! ) lı Kıwir bizi sabahın tam 07.00 sinde alıyor. İlk işi hangi dili konuştuğumuzu sormak oluyor, belki Türkler İspanyolca konuşuyordur diye bir umut besliyor. Son derece neşeli ve hareketli bir kişilik. Basit İngilizcesiyle kolayca anlattıklarını ve esprilerini anlıyoruz.
Yaklaşık bir saatlik bir yolculukla şehrin dışına uzanıyoruz. Aracımız Mersedes 750 cip. Yani Türkiye’de satılan en pahalı araç. Burada safari amaçlı kullanılıyor ve şehir içindeki trafik için konforlu olmadığı konusunda şikayet ediliyor. Tabii Türkiye’de kullananlar bu aracı genellikle Etiler semti dışına çıkarmadıkları için anlamamışlardır.
Deve yarışları
Yeni yapılmakta olan Universal Studyoları Dubai inşaat alanını geçtikten sonra Kıwir bizi Dubai’de en çok yapılan ve tercih edilen ulusal spor sahasına götürüyor; Deve yarışı sahaları. Deve yarışları Dubai halkı için çok önemli. Çölde yaşayan Bedevi kökeninden gelen halk bu coğrafyada yaşamak için yaratılmış hayvanlarından yani develerden uzak kalamıyor. Arap atları da çok değerli ama deve yarışları bambaşka bir öneme sahip. Geniş yarış pistinin yanı sıra develerin bakılıp çalıştırıldığı büyük haralar var.
Biz sabah geldiğimiz için elbette yarış yok ama birtakım develer çalıştırılıyor. Özellikle annesiyle birlikte bebek develer koşmaya ve yarışa alışıyorlar. Buradaki en güncel yöntemi görünce de ağzımız açık kalıyor. Ana deve üzerinde bir binci var ama yanındakilerde hatta bazen ikili üçlü koşan yetişkin deve gruplarının üzerinde binici yok. Eyerlerine bağlanmış bir robot yönetiminde koşuyorlar. Robot onlara ritim ve hız verecek şekilde programlanarak kamçılamayı sağlıyor. Bu noktada bir yaşımıza daha girdiğimiz doğrudur.
Deve yarışları çok önemli olunca develerde kıymetli oluyor haliyle. Bir bebek deve 50 bin dolar civarını, yetişkin deve üstelik de yarış tecrübesi varsa 1 milyon doları buluyormuş. Burada püf noktası olan konu Dubai’de kumarın yasak oluşu. Yani bu develeri yarıştırıp ne yapıyorlar? Deve yarışlarını kazananlara asla nakit para ödenmiyormuş çünkü haram. Bu durumda kazanan para almıyor ama değeri mukabili lüks araç alıyor. Yarış pistinin kenarında hepsini bir arada zor göreceğiniz envai çeşit Range Rover, Lexus gibi otomobilleri dizi dizi sıralanmış görebiliyorsunuz. Haramın çözümü hediye. Dubai lüks otomobillerin sular seller gibi ortalarda dolandığı bir şehir. Benzinin sudan daha ucuz olması sebep.
Bedevi Kampı
Yarış pistinden ayrılıp Dubai Ulusal Çöl Koruma Alanı ( Dubai desert Conservation Area ) bölgesine sapıyoruz. Artık modern şehirden uzağız. Görüntü yol boyu henüz kumul değil, basit çiftlik evleri, küçük bahçeler şeklinde. Bir zaman sonra yol, çöle doğru ilerledikçe köy yolundan aniden düzgün asfalt yola dönüşüyor. Rehber çölün de beş yıldızlısı böyle olur diye şaka yapıyor ama işin aslı biraz ileride kraliyet ailesinden şeyh Maktum’un amcasının çöl evini görünce anlaşılıyor. Emir’in amcası için çöl evine kadar asfalt döşemişler ama çiftliklerin olduğu bölgeyi özellikle stabil ve bozuk bırakmışlar ki gelen geçen hızlı gidip yola çıkan hayvanları ezmesin diye. Uygulamadaki mantık doğrusu ilgi çekici ve pratik geliyor.
Mersedes cipimizin lastiklerini söndürüyor biraz Kıwir ve hepimizin başına bir Bedevi eşarbı takıyor. Erkeklerinki kırmızı beyaz “pied de poule” desenli ama benimki simsiyah. Şapka bile takmayı sevmeyen ben, ayıp olmasın diye kampa kadar başımdan çıkarmıyorum. Kahvaltı esnasında daralıp çıkarınca da bin pişman oluyorum çünkü bu eşarplar aslında estetik olsun diye takılan süs eşyaları değil ve çölde gerçekten bir işlevleri var.
Lastikler inince dalıyoruz kum tepelerine. Bu bölge çitlerle sınırlandırılmış ve elimizde son model iletişim araçları olmasına rağmen rehber aslında arazide rastgele gitmiyor. Daha önceden geçmiş lastik izlerini takip ediyor. Yol kaybolacağımız kadar uzak değil ama yine de çölün şakası olmaz diye düşünüyor olmalı. Birde beklenmedik dik bir tepeden aşağı yanlamak veya uçmak var tabi. Hoplaya zıplaya, yanlaya kaykıla, bağıra çağıra rehberi bayağı bir eğlendirerek kampa geliyoruz. Bir iki küçük “gazel” yani ceylan bize eşlik ediyor.
Burası birkaç hurma ağacının bulunduğu bir noktada taş duvarlar ile birebir gerçek bir bedevi kampının sonradan oluşturulmuş replikası. Hükümet 25 yıl önce çölde bedevi yaşamını yasaklamış ve tüm çöl insanlarını kente toplayarak onlara başka bir yaşam şekli sunmuş. Bu tarz kamp yerlerine veya çöl içindeki izinli otellere, elektrik, su ve kanalizasyon bağlamış. Çölün içinde ama medeniyetin nimetleriyle bir arada yaşıyorsunuz.
Kapıda bizi bir Arap elinde kulpsuz kahve fincanlarına pirinç ibrikten doldurduğu arap kahvesi ikramıyla karşılıyor. Arap kahvesi daha sulu ama daha sert. İçince fincanlarınızı su dolu yandaki kaba bırakıyorsunuz. Her iki yanda kahvaltı edeceğimiz kamp çadırları ve ortada halılar üstünde oturarak bir çöl adamını dinleyeceğimiz toplanma alanı bulunuyor.
Metal bir ocağın üzerindeki sac üzerinde yerel ekmek pişiriliyor.Sulu hamur saca yayılıyor ve üzerine yağ ve yumurta eşit olarak dağıtılıyor. Bu krepe benzeyen daha çıtır ekmek kesinlikle çok lezzetli özellikle kahvaltı tabağında verilen maydanozlu versiyonu. Ancak oldukça yağlı ve bu yağ çok büyük olasılıkla palmiye yağı.
Bir tezgaha konmuş termoslardan çay, kahve yada soğuk içecek alıp kahvaltı bölümüne geçiyoruz. Kahvaltı tabaklarında aynı ekmekten ve maydanozlu halinden var ayrıca genel turist kitlesine hitap etmek için olsa gerek pankek koymuşlar. Tam ortasında ise bizim bildiğimiz tel kadayıflar tatlı olarak pilav gibi pişirilmiş. Ayrıca getirdikleri bir kase haşlanmış nohutla birlikte yediğinizde bayağı lezzetli oluyor. Basit sade ama hoşuma gidiyor kahvaltı.
Diğer gruplarda toplanınca ortada yerdeki minderlere oturarak gerçekten çölde doğmuş olan ve 50 yıl boyunca çölde yaşamış olan Muhamed’i tercüman aracılığıyla dinliyoruz. Daha önceden nüfusa kayıt olmadığı için yaşı bilinmiyor, 70-75 olduğu varsayılıyor. Eskiden anneler çocuğun sadece yazın yada kışın doğduğunu söyleyebiliyorlarmış. Rayban gözlükleri olan Bedevi sorulan sorulara cevap veriyor ve tecrübeli rehberde genel merak üzerine sorulmayanları da anlatıyor.
Yabancıların merakı, sormaya çekindikleri , kaç eşi olduğu yönünde. Buna net cevap vermeyerek çölde nasıl evlenildiğini anlatıyorlar. Kadınlarla erkeklerin bir arada olması mümkün olmadığı için eskiden anneler kamp kamp gezerler ve oğullarına gelin seçerlermiş. Şimdiki gençlerin Amerikan kolejlerine gittiği için böyle bir sorunları olmuyormuş.
Suyun önemini ve çölde yaşayabilmek için herkesin doğa kuralarına ne kadar saygılı olduklarını anlatıyorlar. Artık yasak olan avlanmayı özlediğini söylüyor bedevi. Ne kadar kentte yaşıyor olsalar da gerçek bedeviler yeni nesil gibi asla kafelere ve avm lere gitmiyorlarmış.
Sohbet sürerken benim çoktan çıkarmış olduğum eşarbın önemi anlaşılıyor. Çıkan rüzgarda kum taneleri saçımıza, ağzımıza burnumuza dolmaya başlıyor. Eşarp bunu önlemek için. Sırtınıza kadar inerek boyun ve kulaklarınızı, eğer kapatırsanız da ağzınıza kum girmesini engelliyor. Yüzyıllarca denenmiş, yaşanmış kuralları sorgulamak ancak o coğrafyada yaşamayanların sersemliği. Tak diyorlarsa takacaksın yoksa sürekli kum tükürmek zorunda kalıyorsun.
Masal dinler gibi dinliyoruz çöl yaşamını. Sohbet bitince Bedevi dışarda bekleyen Lexus cipine binip gidiyor. Bizde develerle kısa bir kervan turu atıyoruz. Bizim ülkemizde de ne alakaysa her ören yerinde bir deve kervanı beklediğini anlatamıyorum rehberimize. Ben anlayamazken durumu, ona ne diyeyim zaten.
Daha sonra tekrar araca binerek bu sefer gerçek safariye başlıyoruz. Çölün içerilerine yine kontrollü bir güzergahtan ilerliyoruz. Bir noktada durarak resim molası veriyoruz. Burası filmlerde gördüğümüz ıssız sarı boşluk. Parıldayan koyu sarı-kızıl kumullar göz kamaştırıyor. İnanılmaz etkileyici bir boşluk sizi sarıyor. Medeniyete yakın olduğunuzu bilseniz de elinizde değil, etrafınızda hiçbir şeyin olmamasından korkuyorsunuz.
Tekrar araçlara bindiğimizde biraz ileride bir “al Maha” sürüsüyle karşılaşıyoruz. İnce uzun kamış gibi boynuzları ve beyaz parlak postlarıyla güzel hayvanlar bu çöl keçileri. Bizden korku duymuyorlar. Bebekleri doğduklarında önce sarı renkte oldukları için uzaklaşırlarsa çöl sarısında fark edilmiyorlarmış. Bu hayvanların yaşaması için düzenli olarak ot ve su bırakılıyor.
Hoplaya zıplaya epey bir dolanıyoruz. Çöl için çok önemli olan ve hayvanlar için özellikle yapılmış bir su göletinin yanından geçiyoruz. İsteyen hayvan yerini bildiği bu gölete gelip su içebiliyor. Bu arada herkesin merakı olan yılan ve akrepler asla gündüz çıkmazlarmış. Çölün ortasında yer alan lüks bir resort otelin yakınından geçip dönüş yoluna geçiyoruz çünkü önceleri hoplayıp zıplamak pek bir hoşumuza giderken bir zaman sonra herkesin başı dönüp midesi bulanmaya başlıyor ve ne hikmetse hepimizin uykusu geliyor.
Otelimize kadar bırakan neşeli rehberimiz Kıwir’e teşekkür ederek ayrılıyoruz.
Deira, Dubai Creek
Dubai’nin yeni oluşturulmuş ve halen devam eden modern yüzünün öncesinde Dubai koyu denilen ( Dubai creek) bölgede asıl liman ve çevresi olarak başlamış yerleşim. Burada evler artık bildiğiniz tozlu renksiz, sevimsiz, basit yapılar. Pek çok Arap ülkesinde yada Türkiye güneydoğusunda rastlayacağınız türden.
Ortadaki körfez üzerinde çeşitli noktalar arasında Abra adı verilen ahşap kayıklar 1 dirhem karşılığında kıyılar arası insan taşıyor. Bir kıyıda “Baharat Souk” yani Baharat pazarı, karşı kıyıda ise “Gold Souk” yani Altın pazarı var. Baharat pazarına şöyle bir göz attığımız üzere Türkiye’den gelen birine cazip gelebilecek hiçbir orijinallik olmadığı gibi dediğim üzere güneydoğu da pek çok şehirde aynı çarşı tipiyle karşılaşmak mümkün. Ayrıca bizim Mısır çarşısında çok daha çeşit baharat olduğu kanaatindeyim.
Tüm körfezi gezdirip birkaç noktada duran körfez gezisi şeklinde abra gezileri de mevcut. Nerede bulurum sorunu olmaz çünkü sizi hemen buna yönlendiriyorlar zaten.
Ama buradaki özellik, pazarlığın biraz daha ciddi ve yapılması gereken bir şey olduğu. Pek huyumuz olmadığı için fazla yüklenmiyoruz ama olmaz dediğiniz avm’lerde de bizzat şahit olduğum üzere pazarlık yapmayı bir denemenizi öneririm.
Bu körfez aynı zamanda kaba tombul ahşap gemilerle Arap ülkeleri arasında mal taşınan bir liman. Gezmeye gelen turistler haricinde limanda bayağı bir iş dönüyor. İçlerde yani eski yerleşimin etkisinin bitip yeni yerleşim in başladığı noktalarda artık yapılar modern ve estetik bir görünüşe kavuşmaya başlıyorlar.
Dediğim gibi sadece bu kayıklara binerek iki kıyı arasında bir tur atmaktan başka bir cazibesi olmayan eski şehir turumuzu da kısa keserek Dubai’nin modern yüzünü tanımanın bizi daha fazla mutlu ettiğine karar vererek klimalı “mall” lara ulaşmak üzere bölgeden ayrılıyoruz.
dubai-3-gun-modern-sahil-seridi