DUBAİ – 3. Gün Modern – Sahil Şeridi

By Behiye Işın on Nisan 27, 2016

02 Nisan Cumartesi 2016

Burj Al Arab, The Palm Jumeriah, The Palm Atlantis Hotel, Dubai Marina

Burj Al Arab

Resimlerindeki muhteşem görüntü nedeniyle Dubai denilince ilk akla gelen bu yelkenli şeklindeki dünyanın tek yedi yıldızlı otelini görebilmek için, ancak ve ancak ya orada kalmayı göze almak ya da hatırı sayılır fiyatlara içindeki restoranlara rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Bir arkadaşa bakıp çıkacaktım numarasını hiçbir güvenliğe yedirmeniz olası değil, denemedik sanmayın.

Ne yapsak da içini görsek diye biraz araştırıp en ucuzundan bir sabah kahvaltısı rezerve ediyorum. Çünkü yedi yıldızla kastın ne derece lüks olduğunu anlamak merakındayım. Merak kediyi öldürür boşuna dememişler çünkü sabah kahvaltısı bile, dört kişi- çocuk ayrımı yok- Türkiye’de asla olmayacak bir rakama geliyor. Havuz başı kahvaltı salonu Bab al Yam.

Bu arada https://www.jumeirah.com/en/hotels-resorts/dubai/burj-al-arab/ web sitesinin ve rezervasyon sisteminin biraz sıkıntılı olduğunu söylemeliyim. Yine de bir sorunla karşılaşmıyoruz. Daha bahçeden içeri girebilmek için elinizde rezervasyon yaptığınıza dair bir ispat gerekiyor yoksa dış kapıdan geri çevriliyorsunuz. Sonrası ise gayet lütufkar ve kibar. Michelin yıldızlı restoranlarda olduğu gibi her konuda “sizin rahatınız için emrinize amadeyiz” havası sizi kucaklıyor.

Burç El Arap dünyanın 7 yıldızlı olarak derecelendirilen tek oteli. Burç El Arap Oteli yapay bir ada üzerinde, Dubai Cumeyra kıyısından 280 m. uzaklıkta ve özel eğimli bir köprü üzerinden ulaşılıyor. Otelde her biri lüks mobilyalarla döşeli 170 ile 780 m2 arasında değişen, Dubai ve Basra Körfezi manzaralı 202 adet dubleks oda var. Deniz ürünlerinin bulunduğu El Mahara ve şık El Muntaha gibi yemek salonları üst katlarda.

Tasarım özelliği olarak çelik bir dış iskeletin etrafı, güçlendirilmiş beton kuleyle çevrilmiş. İki kanat V şeklinde yayılırken arasındaki boşluk teflon kaplı fiberglas dokuma ile kapatılmış. Gün boyunca, beyaz dokuma otelin içine yumuşak, süt rengi bir ışık veriyor. Oysa şeffaf, cam malzemeden müteşekkil bir ön cephe olsaydı göz kamaştırıcı miktarda parıltı ve sürekli artan miktarda sıcaklık oluşturacaktı. Gece olduğunda, hem iç, hem de dış yüzey değişen renklerle ışıklandırılıyor. Binanın zirvesine yakın bir noktada asma bir helikopter pisti bir konsol ile destekli olarak yerleştirilmiş.

Otelin içi Kunan Chew tarafından tasarlanmış ve 180 m. ile dünyanın en geniş orta avlu lobisine sahip. Dünyadaki en pahalı otellerden birisi. Otelde bir gecelik konaklama ücreti 1.000 &’dan başlıyor. En yüksek oda ücreti 28.000 & ile kral dairesi.

El Muntaha adlı lokantası Basra Körfezinden 200 m. yükseklikte ve Dubai manzarası veriyor. Diğer bir lokanta olan El Mahara ‘ya ise bir denizaltı yolculuğu simülasyonu ile ulaşılıyor, geniş bir deniz suyu akvaryumu özelliğinde ve kabaca 35.000 m3 su bulundurmakta. Suyun bulunduğu tank teknik olarak cam olmayan ancak akrilik cam adı verilen, içinde bulundurduğu suyun baskısına dayanabilen, 18 cm. kalınlığında, düşük ağırlıklı ve kırılmaya dayanıklı şeffaf termoplastikten yapılmış.

Ama bizim görüp görebildiğimizde orta avlu oluyor ve yere göğe sığdırılamayan bu ultra lüks otel içine girdiğinizde sadece bir tiyatro dekoruna benziyor. Demek ki lüksün dozunu kaçırmaya yeltendiğinizde ortaya çıkan şey gerçeklikten uzak. Çocuksu bir şamata gibi yükseliyor konik şekilsiz sütunlar. Bin bir gece masallarının set dekorunu andırıyor, biraz arap, biraz masal, biraz da Alis Harikalar diyarı. İlgi çekici ama komik buluyorum açıkçası ne beklediğimi tam olarak bilmesem de.

En az dört ayrı kişinin hoş geldiniz dediği kahvaltı ise o kadar para verdikten sonra elbette çok güzel, çok çeşitli. Her ulusa hitap eden tabaklarda Arap spesiyaliteleri de, humus, zeytinli susamlı ekmek, Arap kahvesi gibi konuklara sunulmuş. Ne kadar para öderseniz ödeyin bir insanın yiyebileceği kapasite belli. Mümkün olan her şeyden tadıp sevdiklerimizle kendimizi şımartmaya, bu 7 yıldızın hakkını almaya çalışıyoruz.

Bab al Yam aslında havuz başı otel müşterilerine hizmet veren samimi bir salon. İsteyen buradan havuza geçebiliyor. Müşteriler ağırlıklı olarak Uzakdoğulular. Bir iki meraklı Avrupalı da göze çarpıyor. Ve elbette Türk’ te var. Parası olan hiçbir Türk’ün burayı es geçmiş olduğunu sanmıyorum.

Deniz ve sarı geniş kumsalları olan plaja dönük aydınlık bir günün kahvaltısı keyif veriyor. Üst katlardaki restoranlar için paraya kıyabilseydik güzel bir Dubai ve kısmen Palmiye adası manzarası görebilirdik. Çıkışta üst katlara sadece bir göz atmak için asansör görevlisine yalvarıyoruz, hatta biraz esnetebiliyoruz ama kurallar çok katı. Çünkü bu otele gelenler gerçekten iyi para veriyor bu nedenle en ufacık bir riski bile göze alamazlar.

Dünya para verip görüp görebileceğimiz orta avlu ile sınırlı kalıyor. Yakından da binanın yelken mimarisi çok fazla algılanmıyor. Binanın resimlerinde görüldüğü kadar büyük olmadığını da hissediyorsunuz. Ama bu binanın daha iyi tadını çıkarmak için hemen plaj kıyısında yer alan ve gerçekten güzel bir plajı olan, hatta denize girmek isteyenler için kesinlikle tercih etmeleri gereken yer olan Jumeriah Beach Resort otelinin “Friday brunch” larını tavsiye edebilirim. Tek sorun yoğun talepten ötürü çok çok önceden rezervasyon yapmanız gerekliliği.

Burj Al Arab’ın hemen yanında Dubai’nin ilk açılan su parkı “Wild Wadi Waterpark” yer alıyor ve çok da eğlenceliye benziyor. http://www.jumeirah.com/en/hotels-resorts/dubai/wild-wadi/

The Palm Jumeriah

Palmiye Adası, Dubai’nin yeryüzüne bağışladığı bir sunni ada. Denizi doldurma konusunda büyük başarı sağlayınca Arapları temsil eden bir palmiye – hurma ağacı şeklinde ada tasarlanmış. Bugün “The Palm Jumeriah” olanı %80 civarında tamamlanmış ve iskan edilmiş durumda. Bu fikrin çok tutmuş olması üzerine aynısının daha büyüğünü “The Palm Jebel Ali” yi ve bir dünya tasarımında “The World” isimli başka bir sunni adayı daha yapıyorlar.

Yine muhteşem resimlerle herkeste büyük cazibe yaratan bu palmiye adası maalesef sadece kuşbakışı baktığınızda palmiye olarak hissedilebiliyor. Yani ya uzaydan, ya uçaktan, ya Burj Khalifa’dan yada Burj Al Arab’ın tepesinden bakacaksınız. Sonuç her şekilde kuşbakışı görmek için iyi bir bedel ödemeniz gereğinde birleşiyor.

Biz palmiye adasının ortasından geçen “monorail” hattının ana durağına kadar taksiyle gelip gidiş dönüş bileti alıyoruz. Hattın sonu adanın en uç yani palmiyenin en tepe noktasında yer alan “The Palm Atlantis” otelinde bitiyor.

5 km. yarıçaplı adanın ortasından havai hat üzerinde ilerliyoruz. Yol boyu iki durak var çünkü orta bölge, palmiyenin kütüğü, yüksek katlı konut bloklarına ayrılmış ve tamamı dolu. Palmiyenin dallarında ise villalar var ve aralardaki deniz, halkın giremediği bu villara ait özel plaj alanları. Hepsinin güzel temiz kumsalı var.

Bir hevesle bindiğimiz bu hatta kesinlikle palmiye şeklini algılayamıyorsunuz. Adanın içine taksi ve özel araçlarda giriyor. En öne oturmanız tavsiyedir.

The Palm Atlantis Hotel

Hattın sonunda ve adanın tepe noktasındaki “The Plam Atlantis” oteli https://www.atlantisthepalm.com/ Alaeddin’in Sihirli Lambasındaki kralın sarayını andıran bir mimariye sahip. Tam ortasındaki Endülüs kemeri binanın en eksantrik özelliğini oluşturuyor. Dışardan gelenleri tabii ki bu otele de almıyorlar ama bu otelinde, özellikle çok tercih edilen ve çok zor yer bulunan “Friday brunch” larına katılarak gezmek mümkün olabilir.

Otelin diğer tarafı “Aquaventura waterpark”. Oldukça eğlenceli bir yere benziyor, özellikle yunusları sevenler için çeşitli aktiviteler sunuyor. Yalnız gördüğüm kadarıyla kaydırakların biraz büyük yaş grubuna hatta gençlere yönelik gibi göründüğünü söylemeliyim. Sadece bu park için de ayrı bilet alabiliyorsunuz.

Otelin odalarının bulunduğu ana binaya girmeden gelenlerin bir miktar oyalanabilecekleri ayrı bir alışveriş arkadı var. Monorail’den iner inmez gidecek başka yer olmadığı için oraya dalıyorsunuz. Yalnız bu nokta tur otobüslerinin de güzergahı üzerinde olduğu için araç trafiği bir hayli yoğun.

Bu arkad’da bazı markaların mağazaları, dışardan rezervasyonla gelebileceğiniz Gordon Ramsey’in ( yada rezervasyonsuz gibi geldi ) Bread Street Kitchen &Bar ‘ı ve The Lost Chambers Aquarıum bulunuyor. Atlantis mitolojisi temalı 65.000 deniz canlısını görebileceğiniz ve büyük tanka tüplü dalış yapabileceğiniz bir akvaryum. Sanırım bu akvaryumun diğer tarafı da otelin bu akvaryumu seyrederek yemek yediğiniz yeraltı restoranlarından biri.

Otelde kalmak gerçekten cazip ve güzel bir tatil olabilirmiş hissi veriyor ama fiyatları sorgulamaya cesaret edemiyoruz. Dönüş aynı şekilde gerçekleşiyor ama monorail durağının bulunduğu konum biraz sapa olduğu için bu noktaya normal taksi pek gelmiyor ve beyaz taksiler sizi gülerek karşılıyorlar. Pazarlık dahi yapmıyorlar çünkü bu noktada onlara mecbur olduğunuzu biliyorlar, tek bilmedikleri bizim Türk olduğumuz.

Kısa bir mesafe yürüyerek ana yola ulaşıyoruz ve yoldan normal bir taksi çeviriyoruz.

Dubai Marina

Dubai’nin şehir merkezinden biraz ayrı kalan bambaşka bir bölgesi gibi geliyor bize Dubai Marina. Palmiye adasına çok yakın. Tamamı yüksek blokların kapladığı bir alanın ortasına deniz sokularak marina yapılmış. Kanada’nın Vancouver şehrinden esinlenilmiş.120.000 kişinin oturacağı bir konut alanı.

Çoğunlukla yabancılar ikamet ediyor. Çünkü Jebel Ali Limanı, Dubai İnternet City, Dubai Media City ve Amerikan Üniversitesi burada bulunuyor. Jumeriah Beach Residence denilen yaklaşık 2 kilometre uzunluğundaki bir alanda 40 adet yüksek katlı blok sıralanmış. 5 tanesi otel, diğerleri konut. Bu bloklar arasındaki denizin etrafında dolaşan yaya yoluna “The Walk” deniyor, 1,7 km uzunluğunda.

Blokların denize bakan yüzünde plaj var. Tam ortada ise bir alışveriş merkezi. Diğerlerine göre küçük sayılabilecek bu merkez daha ziyade yaşayanlara hitaben bir mahallenizin avm’si tarzında. Yine pek çok seçenekli yemek yeme alternatifleri mevcut.

Bu avm’de ve marina gezinti yolu boyunca dikkatimizi çeken en önemli özellik Arapların sayıca yok denecek kadar az oluşu. Arap olduğunu varsaydıklarınızda büyük olasılıkla Dubaili değil çünkü yerel kıyafetle gezen bir-iki kişi ancak göze çarpıyor. Buna karşılık diğer avm’lerde görülmeyen şotlu, askılı bluzlu hanımlar ve parmak arası terlikli erkekler bolca görüyorsunuz. Bu bölge anladığımız kadarıyla yabancı ve özellikle Avrupa-Amerika menşeli oturanların kendi ülkelerinde gibi hareket ettikleri bir özerk alan.

Kısaca JBR denilen Marina’nın ana yolun arkasında kalan bölümünde de yoldan görülen Jumeriah Lake Towers sitesi bulunuyor. Yine sayısı 40 civarında bir blok grubunun ortası sunni bir göl ve bu göl içlere doğru devam ederek Jumeriah İslends ve Jumeriah Village dedikleri villa gruplarına hizmet ediyor. Yanlarında da oldukça büyük Emirates Golf Club yer alıyor. Yani ciddi bir kalburüstü yaşam söz konusu.

Dubai’nin ana hatlarıyla gezmemizi tamamlamış oluyoruz. Bunlardan başka vakti olanların gidebileceği Miracle Garden, araba yarışlarının izlenebileceği Dubai Sports City, kapalı alanda araba sürüş tekniklerini deneyebileceğiniz Dubai Autudrome, balon turları yapabileceğiniz Dubai Global Village ve at yarışları izleyebileceğiniz Dubai Equesterian Centre bulunuyor.

En ilgi çekici olanı kuşkusuz Miracle Garden. 72.000 m2 alan üzerinde, Umm el Sukeym Caddesi kenarında, Dubailand’de bulunan Dubai Mucize Bahçesi, dünyanın en geniş çiçek bahçesi. Tamamlandığında 45 milyon çeşit çiçek, suyun yeniden kullanılması ve damlama yöntemiyle sulanacakmış.

Biz turumuzu tamamlıyoruz. Dubai’nin durmayıp yoluna devam edeceğine eminiz. Yaklaşık bir 5-7 yıl içerisinde şu an inşaat ve planlanma aşamasında olan pek çok projenin hayat bulmasıyla Dubai dünyanın turizm merkezlerinin başına oturacaktır eminim.

Ev almalı diyenlere önerim ise hızlı davranmaları, projeler daha görücüye çıkar çıkmaz satılıyormuş…..

Bir gün yeniden görüşürüz gibi geliyor DUBAİ…

dubai-nisan-2016

dubai-1-gun-eski-col-dubai-creek

dubai-2-gun-yeni-ic-kesimler