Çocukla Geziyorum

LAPLAND – 1.gün HELSİNKİ

Helsinki

30 Ocak Cumartesi 2016

Uçuş

Soğuğa yapacağımız yolculuğumuz sabahın erken saatlerinde başlıyor ama Atatürk Havaalanı ineceğimiz ülkede donmamak için giyindiğimiz kadar soğuk değil, hepimize sıcak basıyor. Nitekim uçakta aynı derece sıcak. Allahtan 3,5 saatlik Helsinki uçuşunun çoğunluğunu uyuyarak geçiriyoruz da sıcağa dayanmak zor olmuyor.

imagesBu gezimizde bir tur şirketi ve paket program seçtik. Çünkü araba kiralamak gerekiyordu ve yoğun soğuk bir iklime güvenemedik. Uçağın büyük bir kısmı da tur grupları ile dolu. Çoğunluk İstanbul’dan aktarma yapan Çinli gençlerin grubuna ait. Hareketli ve konuşkanlar, ikram içeceklerden üçer bardak içiyorlar. Uçaktan iner inmez de kafalarını kaldırmamacasına istisnasız bütün grup ellerindeki telefona gömülüyor. Ayrıca uçakta Finli gibi gözüken fazla sarışın ve az giyinmiş insanlar var ki onlar bizim havaalanında şort ve kısa kollu tişört ile geziyorlardı.

image8.40 uçuşuyla Helsinki’ye uçuyoruz. THY’nin neredeyse ilk uçak versiyonlarından bir uçakla öyle ki ekranlarda sadece iki tuş var ve kısa bir zaman sonra sistem tamamen kapanıyor. Böylece tam olarak uçtuğumuz rotayı göremiyorum ki neredeyse uçuşlardaki en sevdiğim şey. Pilotun anonsuna göre Bulgaristan, Polonya ve Estonya üzerinden rotamız direkt olarak yukarısı. Aynı zaman diliminde ve neredeyse aynı doğrultudayız Helsinki ile. Hava bulutlu nerede olduğumuz ekrandan da görülmeyince hiç imesanlaşılmıyor. Zaten değişmez bir kural olarak kanat üstündeyiz. Hava çok açık da olsa göreceğim kanat olacaktı. Bir keresinde nasıl olduysa 8. Sırada yer aldık ve kanat olmayacağını sandık ama biz oturunca kanadı oraya çektiler!!! Kanatsız uçağı bulan şirkete varımı yoğumu yatıracağım.

Helsinki

Uçak ancak Baltık Denizi üzerinde alçalmaya başlayınca bulutların aşağısından denizi ve Helsinki kıyılarını görebiliyoruz. Deniz üzerindeki çok sayıda beyazlığı imasönce gemi sanıyorum ama daha alçalınca buz parçaları olduğu anlaşılıyor. Helsinki kıyıları metreler boyunca donmuş olduğunu açıkça gösteriyor.

Başarılı ve hafif bir inişle Helsinki Vantaa havaalanında körüğe yanaşıyoruz. Üç adet küçük Finnair uçağı ve bizim uçak var. Ancak görevliler oldukça ciddi ve kuş uçurtmuyor. Pasaporttan geçmeden tuvalete gitmek için dahi iki görevliye pasaport göstermek zorunda kalıyoruz. Pasaport kontrolünde de Helsinki Vantaa havaalanımutlaka dönüş biletini görmek istiyorlar.

Yine de Helsinki havaalanını beğeniyorum. Finlandiya’ya karşı duyduğum önyargımı modern ve temiz yüzüyle yıkıyor. Samimi, sıcak, temiz ve modern bir etki bırakıyor. Gidiş holünde bir odayı geleneksel Fin evi gibi döşemişler, istersen girip orada sedirde filan oturuyorsun. Bir odaya da Go-Sleep denilen kapsüller doldurmuşlar, isteyen kapsülüne kendini kapatıp Helsinkiuyuyabiliyor. Bir koza odası görünümünde, yatıyorsun, bir kalkıyorsun kelebeksin.

Bavulları alınca bizi bekleyen otobüse doluşuyoruz. Rehber Fin tarihi ve Helsinki hakkında bilgi veriyor. Finlandiya’nın tarihi 1100 lü yıllarda Rusların Helsinki yakınlarında bir şehir kurmasıyla başlıyor. Asıl halkları Ural Altay’dan gelen Macar-Sami halkı. Uzun süre İsveç krallığının yönetiminde kalıyor. Tarihi Ruslar ve İsveçliler tarafından daimi tehdit Helsinkialtında geçiyor. Finlandiya yüzyıldan uzun bir süre önce kendi anayasası ve devlet şekli ile özerk bir devlet olarak varlığını Rusya İmparatorluğunda bir Çar Dukalığı olarak sürdürüyor, 6 Aralık 1917 tarihinde ise Rusya’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan ediyor. Monarşiyle yönetilmeyen tek İskandinav ülkesi.

Finlandiya diğer Baltık ülkelerine göre tek cumhuriyet ve cumhurbaşkanının yetkileri de oldukça kısıtlı. HelsinkiParlamento 180 vekil ve daimi koltuğu bulunan 20 Sami vekilden oluşuyor. Bilindiği üzere elektronikte çok ileriler.( Nokia ) Eğitim dünyanın en iyi metodu olarak kabul ediliyor. Yüksek öğrenim dahi ücretsiz ve devlet okuyana kredi veriyor. Okullarda ödev ve sınav yok. Üniversiteye yerleştirme beceri ve eğilime göre. Sadece 6 milyon nüfus tabii.

Her doğan çocuğa zengin fakir, içinde bir bebeğin tüm ihtiyaçları olan bir kutu yollanıyor ve bebek ilk gün o kutuda yatıyor. Amaç herkes eşit doğar ilkesinin toplumca benimsenmesi. Genel olarak toplum refah içinde. Dünyanın en Helsinkimütevazi kamu personeli de Finlandiya’da bulunuyor.

Ama dünyada en çok intihar eğilimi olan ülke. Senede 600 kişi ortalama. Sabah kışın 9.30 gün batımı 15.30. Aralık ayı uzun bir gece gibi hatta bir gün boyunca gün ışığı hiç görülmüyor. Ülkede refah olsa da seçenek az. Yiyecek çeşitliliği az, moda çeşitliliği az, yapacak şey çeşitliliği az. Buna karşılık dert te olmayınca bunalıma giriyor olmalılar bu güzelim uzun boylu zayıf ve istisnasız hepsi sarışın olan Fin halkı.

HelsinkiÜlkenin soğuk olduğunu arabaların çivili tekerleklerinden ve içindeki koltuklardaki postlardan anlıyoruz. Süper şapkalar satılıyor, küçük çocuklar genelde kayak takımlarıyla geziyorlar. Dükkanlar genelde 18.00 de kapanıyor. Alışveriş hep kapalı avm’ler yada pasajlar içinde.

İnsanlar son derece kibar medeni ve sakin görünüyorlar. Şehirde Rusların etkisinden kalan bir düzen var. Katı, kalıplı ruhsuz binalar Rus dönemine ait. İşlevselliğe yönelik yapılar ağırlıkta. Biraz daha Helsinki kırmızı kiliseestetik olanlar İsveç tarzına yakın.

Önce kırmızı Rus kilisesi Kanavaranta’yı geziyoruz. Hafif tepelik bir arzide kırmızı tuğla kaplı, içi şatafatlı. Şöyle bir fotoğraf çekip, aşağıdaki limana iniyoruz.

Helsinki çok girintili çıkıntılı parçalı bir liman. Her köşe başında deniz, koy, marina v.s. yer alıyor. Ana limanda deniz donmuş. Küçük bir yerel Pazar var. Yazın limanın bu geniş alanı daimi kurulan pazarla oldukça hareketli ve eğlenceli oluyormuş.

Makassinii teminali denilen kapalı pazarın içinde çok çok hoş yeme içme dükkanları ve kafeler var. Çocuklara köfte alalım derken satan hanım İranlı çıkıyor ve Türkçe konuşuyor. IMG_6940Şahane somonlar ve deniz ürünlerinin envai çeşidi var ama vakit yok.

Helsinki Limanı neredeyse boş. Yılda sadece 6000 gemi geliyormuş. Rotterdam’a 60.000 gemi geldiğine göre boyut onda biri. Donduğu için gelemiyorlar tabi. İki buzkıran gemisi hazır bekliyor. Yolcu ve ticari gemilere buzu kırarak yol açıyorlar daimi olarak. Helsinki suyla çok iç içe bir şehir olduğu için denizin soğuk etkisini ve rüzgarını alıyor.

Helsinki senate squareLimandan sonra çok yakındaki Senato meydanına ( Senate Square )gidiyoruz. Helsinki Katedrali bir Luteryen kilise ve önünde burada hüküm süren Rus Çarı II.Alexander’ın heykeli bulunuyor. Güney tarafı şehir merkezi ve alışveriş bölgesi.

Bir diğer meydan gar meydanı, Kaikovatu. Gardan yukarı çeşitli kurumsal binaları yerleştirmişler. Meclis binası, opera, tiyatro, üniversite. Asılı dev afişlerde Sibelius haftası olduğu görülüyor. Sibelius, kuzeyin Mozartı olarak kabul edilen önemli bir Fin kompozitör. Sibelius parkında Helsinki’nin en çok ziyaret edilen anıtlarından biri Sibelius Anıtı bulunuyor. Kilise orglarından yapılmış görülesi bir eser.

untitledSenato Meydanı’ndan Helsinginkatu ( Katu =cadde ) takip ederek kaya kilisesine çıkıyoruz. ( Rock church = Tempeliaukio church ). Kayaların içi oyularak yuvarlak yapılmış geniş bir odanın üstüne taşlarla yığma yapılıp özel bir kubbe geçirilmiş. Etkileyici bir mekan ve akustiği çok iyi. Bir konsere denk geliyoruz. Kısaca biraz dinleyip aynı zamanda kilise olduğu içinde bir mum yakmayı ihmal etmiyoruz.

Helsinki Rock ChurchHelsinki’de gezilecek belli başlı tursitik noktalar buralar oluyor. Liman elbette daha sıcak havalarda hoş ve uzun vakit geçirilebilecek en popüler mekan.

Ayrıca Helsinki’de daha uzun kalacaklar için Casino, Winter Garden, Helsinki Zoo, Sea Life Helsinki ve Tropicaro gibi klasik aktivitelerde bulunuyor. Helsinki de kış aylarında yapılacak en önemli etkinlik ise İce Park ve İce Rink ‘lerde kışın keyfini çıkarmak. Donmuş denize veya göle Helsinkigirmekde ayrıca sağlık açısından oldukça tercih ediliyor. Elbette öncesinde bir saunaya girmek şartıyla. Natural History Museum dahil çeşitli spesifik müzelerde bulunuyor.

Otele hızlıca girmekle çıkmamız bir oluyor çünkü açız ve dükkanlar kapanacak. Otelimiz Gol Art Hotel, Lonrotinkatu caddesi üzerinde. Tüm yazılar önce Fince sonra İsveççe yazılıyor, çift dil var. Bu yüzden cadde sokak isimlerinde biraz zorlanıyoruz.

HelsinkiOtelin bulunduğu cadde, iki koyu bağlayan önemli bir cadde. Mannerheimmintie ana ticari aks. Şöyle bir dolaşacağız ama o kadar açız ki önümüze ilk gelen Burger King olunca, ne kadar artık ilk önce hamburger yemeyeceğiz diye tövbe etsek de yine kendimizi içerde buluyoruz. Allahtan sadece atıştırmalıklarla çıkabiliyoruz.

Güzel mağazalar, avm’ler var. Dükkanlar hoş modern ama ucuz değil. Euro kullanan tek İskandinav ülkesi, bu Helsinkidurum pahalıya patlamış ama insanlar genelde şık ve tok görünüyor. Lonrotinkatu caddesinin tam karşısına denk gelen Pojoisesplanade caddesi, ortasında yeşil alan olan bir çift cadde ve Market Place denilen liman meydanına bağlanıyor. Bu yüzden biraz esiyor. Denize çıkan yollar esiyor ve soğuk oluyor. Bu cadde Helsinki üst gelir grubu caddesi, mütevazi bir şıklığı var. Şehrin kibar yüzü bu caddeyle tam olarak parlıyor ama çok büyük markaların hepsini görmek olası değil.

Her çeşit mutfak var. Biz Helsinki’ye gelen tüm turistlerin uğrak yeri Sea Horse Helsinkiiçin otelden rezervasyon yapmaya çalışıyoruz ama 9.30 kadar doluymuş. Gelmeden rezervasyon yapmak gerekiyordu. Resepsiyondaki sapsarışın hanım başka iki yer öneriyor ki otele de çok daha yakın olması hava kararınca iyice soğuyan hava bakımından iyi oluyor. Otelin bulunduğu caddenin diğer koya bakan tarafında. İki yer öneriyor, biri şu ara çok magazinel olan Merimakasiini diğeri de geleneksel bir deniz ürünleri restoranı Salve. Yalnız buradaki geleneksel balıkçılar da karışık Helsinkiolarak et yemeği de bulunuyor.

Salve, 1897 den beri bir deniz ürünleri restoranı ki tercih edildiği gelenlerden belli oluyor. Turistlerde var yerli ailelerde. Personel kibar ve yardımcı. Önden istediğimiz sarımsaklı ekmek çok güzel buluyoruz. Salatalık turşusu seviyorlar, az tuzlu güzel yapıyorlar ama tereyağ ve bala batırarak yiyorlar. Biz tabiki batırmıyoruz onları ayrıca ekmek isteyip üstüne sürerek yemeyi tercih ediyoruz. Ekmekleri çok güzel. Tereyağını da her şeyin yanında getiriyorlar. Yağ imsyemezlerse donarlar tabii.

Bizimkiler İsveç köfte yiyorlar, dana ve çok az domuz karışık. Yapacak bir şey yok. Salata açık büfe, su sofraya buz dolu sürahiyle geliyor ve aynı bizim suların lezzetinde çıkıyor. Musluk suları aynı lezzette, içilebiliyor. Finlandiya’da suya para vermeye gerek kalmıyor. Kutup bölgesinde dahi suyu buzla içiyorlar, DSC_0095dondurmacı var, dondurma da yiyorlar. Demek ki annelerimiz bizi kışın dondurma yersen boğazın şişer diye boşu boşuna kandırmış.

Ben meşhur olan kremalı somon çorbasıyla başlıyorum. Somon ve patatesli çorba neredeyse başlı başına yemek. Patates, havuç, somon, Herring eti ( Ringa ) ve geyik eti, Finlandiya’nın sahip olduğu bütün mutfak bu grup üzerinde dönüp duruyor.

Sonrasında çok sık rastlanan ‘’Herring’’ ( Ringa ) denilen balıktan yiyorum. Kızartma, bizde olmayan bir balık, dil balığının küçüğü gibi. Kılçıkları var görünüyor ama yediğiniz zaman ağzınıza batmıyor. DSC_0096Bardak olarak verdikleri bir Alsace Pinot Gris şarabını da içince günün sonunu keyifli kapatıyorum.

Fazla gezecek bir yeri olmasa da çok rahat iki gün ayrılabilecek güzel bir şehir Helsinki. Özellikle yaz aylarında bolca olan deniz kenarları şehrin keyfini daha da arttırıyordur.

Somon, somon, somon yemeye geldik….. Bir ülkede herkes mi sarışsın olur….

lapland-2-gun-rovaniemi

lapland-3-gun-husky-point-rovaniemi

lapland-4-gun-kemi

lapland-5-gun-santa-claus-village-ren-geyigi-ciftligi-glas-igloos

 

Helsinki

Paylaşın: