19 Ekim Cumartesi 2013
Lantau Adası, Bib Budha, Skypark 100
Bügun 23.25 uçağı ile İstanbul’a döneceğiz yaklaşık 12 saatlik bir uçuş ile. Otelden çıkıyor olsak da bavullar otelde kalacak ve bütün günü kullanabileceğiz. Tur bu güne ekstra bir gezi koymadığı için bizde son günümüzü Hong Kong’da görülebilecek önemli bir iki şeye ayıralım istiyoruz.
Şehir dışında bulunan Ten Thousand Budhas Monastry ( Onbin Buda Tapınağı ), Hong Kong adasındaki Museum of Coastal Defense ( Deniz Savunma Müzesi ) ve Snoopy World, Man Mo Temple ( Man Mo Tapınağı ), Kowloon’daki geleceği söylediğine inanılan Wong Tai Sin Tapınağı görülebilecek enteresan yerler. Biz şansımızı metro ile kolayca gitmeyi umduğumuz Big Budha’dan yana kullanıyoruz.
Big Budha, havaalanının yakında olduğu Lantau adasında. Tung Chung turuncu metro hattı ile gidilebiliyor. Aynı hattın Sunny Bay durağında inerseniz aktarmalı pembe hat ile Hong Kong Disneyland’a ulaşabiliyorsunuz.
Tung Chung, bulunduğumuz yerden alt tarafı 5 metro durağı uzakta ama mesafeler uzun olduğu için ulaşmak bir yarım saat sürüyor. Bazen yer altından çoğu zaman yer üstünden giden metro, Lantau adasının konut ağırlıklı yapısını görme imkanı veriyor. Metrodan indiğimiz noktada ‘’cable car’’ teleferik hattına yönleniyoruz neredeyse metrodan inen herkes ile birlikte. Big Budha’ya rağbet çok bu nedenle iyi bir zaman kuyruk bekliyoruz.
Lantau adası, bir eğlence, macera, hafta sonu adası gibi düzenlenmiş çeşitli aktivitelere ev sahipliği yapıyor. Teleferik ile çıkacağımız Ngong Ping istasyonunda yer alan Big Budha haricinde, Tai O isimli bir balıkçı kasabası yer alıyor ki ikisi arasında otobüs ile de ulaşımı sağlayabiliyorsunuz.
Vakit olsa mutlaka uğramak isteyeceğimiz bu balıkçı kasabasından başka, sörf yapıp, midye kabukları arayabileceğiniz sahiller var ve ada genelinde de bisiklete binmek, kamp yapmak gibi doğal hayata yönelik aktivitelere katılmak mümkün olabiliyor.
Teleferiğin çok sıra oluşundan başka bir özelliği ‘’chrystal cabin’’ denilen altı tamamen camdan yapılmış kabinleri çok az bir fiyat farkı ile tercih edebiliyor oluşunuz. Üzerinden geçtiğiniz deniz, göl ve tepeleri tamamen boşlukta hissi veren bir cam kabinde kat ediyorsunuz. http://youtu.be/n6pWi4imU40
İlk ayakta teleferiğin bir üçgen açı ile döndüğü istasyon havaalanına ulaşılabilen istasyon. Daha sonra 8 ayak boyunca devam eden hat yaklaşık bir yarım saat sürüyor. Tüm bu yol boyunca gittiğiniz tepeye yürüyerek ulaşmaya çalışan maceracıları da altınızda tırmanırken izleyebiliyorsunuz.
Son durak Ngong Ping, özellikle oluşturulmuş sevimli küçük bir kasaba. Çin spesiyaliteleri tadabileceğiniz yemek yeme dükkanları ve doğal yada el yapımı ürünlerin ağırlıkta olduğu hediyelik eşya mağazaları yer alıyor. Yolun sonunda da eski teleferiklerin sergilendiği küçük bir ‘’cable car gallery’’ var.
Cüssesi ile oturduğu dağın tepesinde kendini hemen belli eden Big Budha’ya doğru ilerliyoruz. Po Lin manastırının karşısında, dünyanın en büyük Budha’sı sakince oturarak gelenleri selamlıyor. Bronzdan yapılmış ve 1993 yılında tamamlanmış olan Tian Tan Budha yada daha bilinen adı ile Big Budha, insan ve doğa ile halk ve din arasındaki uyumlu ilişkiyi sembolize ediyor. 34 metre yüksekliğinde ve 250 ton civarında. Açık güneşli havalarda Macau’dan dahi görülebiliyormuş.
Açık alanda büyüklüğünün verdiği etki tartışmasız, önünde saygıyla eğilmeyi mecburiyet görüyorsunuz. Ebadı daha iyi algılamak için önüne çıkan 268 basamağı yavaş yavaş çıkmak lazım ki bunu yapan meraklı çok. Ama günün sonunda 12 saat uçacak olan bizler için imkansız.
Yine de el sallayarak gülümseyen sükûnetini geri çevirmiyoruz ve dünyanın bir ucunda böyle bir insanoğlu emeğini görme imkanı verdiği için kendi bildiğimiz şekilde Allaha teşekkür ediyoruz.
Yiyip yiyemeyeceğimiz belli olmayan bir sürü Çin ıvır zıvırı aldıktan sonra aynı teleferik hattı ile dönüyoruz. Yakınından geçtiğimiz Chek Lap Kok havaalanının büyüklüğü de Big Budha kadar etkileyici geliyor.
Skypark 100
Dönüşte metronun Kowloon durağında iniyoruz. Metro durağından direkt olarak İnternational Commerce Center ( ICC ), Hong Kong’un en yüksek binasının içine çıkılabiliyor. Binanın 100.katı ‘’ Sky 100 Hong Kong Observation Deck’’. Tüm Hong Kong’u seyredebileceğiniz bu seyir terası 393 m. yükseklikte, bina ise daha yüksek. Dünyanın beşinci yüksek ticari binası. Burj Khalifa, Makkah Royal Clock Tower Hotel ( Mekke), Taipei 101, Shangai World Financial Center ve bulunduğumuz ICC binası.
Hong Kong’a son bakışımız bina sayesinde 360 derece oluyor. Victoria Limanı ile Kowloon, karşıda dar alana sıkışmış Asya’nın finansal ağırlığı ile Hong Kong adası, hemen binanın yakınında devasa toplu konut tipi yapılar, Asya’nın en büyüğü Hong Kong Limanı ve uzaklarda New Territories adı verilen henüz tam yerleşilmemiş topraklar. Singapur gibi HOng Kong’da bir şehirde dünyayı sırtında taşıyan küçük devlerden ama Singapur için daha aristokrat Hong Kong için daha metropol denilebilir.
İndiğimiz zaman karşımıza çıkan Elements Avm, The Peninsula Hotel’in yapı bloğunda yer alan 1881 Hermitage Avm gibi üst gelir grubuna hitap ediyor. Yani sadece vitrine yada tabelasına bakıp ‘’vay canına bu da varmış’’ diyebileceğiniz markalar yer alıyor.
Biraz dolaştıktan sonra yine zor bulduğumuz bir taksi ile otele dönüyoruz ve hemen karşıdaki yerel bir zincir olan sadece geleneksel usulde tavuk yapan restorana giriyoruz. Her zaman kalabalık olması lezzetli ya da ucuz olduğunu gösteriyor.
Tavuk menüleri, pilav ve üstüne konan tavuğun bir kısmını içeriyor, gelenekselliği ise tavuğu kemikleri ile kesip önünüze koymalarında. Ne soslusunu, ne sossuzunu, nede altındaki, tavuğun dayanılmaz ağır kokusu sinmiş ve kesilen kemik parçaları dağılmış pilavı yiyebiliyoruz. Benim ekstra olarak söylediğim noddle’ın eriştelerini yiyeyim bari derken porselen kaşık ile bunu beceremediğim için o kadar debeleniyorum ki İngilizceye karşı en ufak bir ilgi göstermeyen çalışanlar bile acıyarak doğrusunu anlatmaya çalışıyorlar.
Artık doyma kısmını havaalanına ve İstanbul’a havale ederek Hong Kong’ veda ediyoruz. Tekrar gelmek ister miyiz, evet. Singapur’un samimi arkadaşlığı burada olmasa da, Hong Kong’un zengin yapısı, insanı bir şekilde cezbediyor ve batılı alışkanlıkları rahatça bulup alıştığınız yaşam biçiminizden vazgeçmediğiniz bir Asya fantezisini oluşturuyor Hong Kong.
Hong Kong’un ünlü mantıları dim sumları tadamadık, görsel ağırlıklı gösterileri ile hareketli olduğunu bildiğimiz gece hayatını da göremedik, Michelin yıldızlı restoranlarını inceleyemedik. ( Nobu, Zuma, One Dim Sum ) Peninsula’ da beş çayı içemedik, Wyndham Street barlar sokağında turlayamadık…
Yine de gelmiş ve görmüş olmaktan mutlu olduk, Hong Kong’u sevdik ama Çin için aynı hissi duymak zor. Ucundan farkına vardığımız bu dünyanın belki de yarısını etkileyen büyük ve köklü kültür bize çok cazip gelmediği gibi birazda korkuttu. Merakımı zorla cezbeden Shangai ve Guangzou için kendimi sıkı bir zorlamam, Tekin’i ise alenen ittirmem lazım, belki sadece Guilin için Çin’e katlanılabilir….!
Hoşçakal HONG KONG !
Görüşmek üzere SİNGAPUR !
BİR DAHA ASLA BANGKOK !
singapur-bangkok-hongkong-ekim-2013