Çocukla Geziyorum

KOS –2.gün ….ve Dönüyoruz.

14 Ağustos Perşembe 2008

Çok kötü bir kahvaltı ile günü açıyoruz. Türkiye’de dört yıldızlı bir otelde böyle kahvaltı versinler, döverler adamı.

Kos Town içinde dolaşan City Bus’ların haricinde, ayrıca, adanın diğer yerleşim yerlerine ulaşımı sağlayan Village Bus dedikleri otobüs sistemi mevcut. Adayı gezmek için  araba da kiralanabileceği gibi, böcek denen üstü açık, arabadan ziyade, araba maketini andıran araçları da kiralayarak dolaşmak mümkün.

Amacımız, Zia denen yerleşime yani, Kos Adası’nın yamaçlarına çıkmak ve oradan Türkiye’ye bakmak ama, otobüs saatleri oraya gidersek dönemiyeceğimizi söylüyor. Mecburen ilk kalkacak otobüs nereye gidiyorsa ona biniyoruz, yani Mastihari otobüsüne.

Kos, 12 Yunan adasının 3.büyük adası ve sahilleri plaj olarak en çok alternatife sahip olanı. Bu plajlardan en popüleri Kardamena. Adanın en güney ucu olan Kefalos Koyu’da methediliyor. Mastihari için ise, fazla bir özellikten bahsetmek mümkün değil.

Son durakta otobüsten inip, etrafımıza bakmakla, bizi burada bırakmaması için giden otobüsün arkasından koşmaya başlamamız bir oluyor. Dönüp gelecek diyorlar. Geniş ve uzun bir sahilde, euro üzerinden hesaplandığı için, bize göre, gördüğümüz en pahalı sezlongları olan bir halk plajı, vasat bir-iki lokanta. İnsan bile yok.

Yol boyunca gördüklerimizde ada hakkında fikir veriyor zaten. Türkiye 1970’lerde ne durumda ise, Kos şu anda ancak o seviyede. Plaj ise plaj, Ege Denizi ise Ege Denizi, ama o kadar, artı hiçbir şey yok. Kos‘a gelen turistlerin motorlarla akın akın Bodrum’a geçmelerine şaşırmamak gerek.

Kos Town’a dönünce, limanın hemen sağında, Venediklilerin yaptığı otobüs planktonluğu olarak kullanılan ve Bodrum’dan da bakıldığında ilk göze çarpan beyaz binanın hemen yanında, geçerken dikkat çeken pastahaneye uğruyoruz. Vitrin o kadar göz dolduruyor ki, bir şeyler yememek olmaz gibi geliyor. Özellikle dondurmalar, soğuk duş niyetine iyi serinletiyor.

Vakit geçmesi amacı ile tekrar gezi trenlerine binerek bu sefer uzun tur tercih edip, Asklepion‘a çıkıyoruz. Aslında burada inip, 1 saat kadar harabeler gezildikten sonra, bir sonraki trenle dönülüyor. Sıcak altında bir saat gözümüzü korkutuyor, Romalı’ların affına sığınarak, hiç inmeden, sadece tepeden, Kos Town’ın manzarası ile yetinerek geri dönüyoruz.

Kos, ada olarak bakıldığında güzel bir ada olarak kabul edilebilir. Geniş kumsallar, temiz bir açık deniz, etkileyici bir flora. Tek şanssızlığı Yunanistan’ın olması. Ana karadan ve merkezi yönetimden çok uzak. Adada bir havaalanı olması da yeterli değil. Teknolojinin, modanın, trendin gerisinde atıl kalmış. Sadece denize girip meditasyon yapacağım diyenlerin gideceği bir yer.

Motorumuz kalkana kadar, limandaki kafelerde muhteşem ağaçların altında oturuyoruz. Yunanlılar ne kadar ”kadaifi” desede, yediğimiz bal gibi bizim kadayıf, aynı kahvede olduğu gibi.

Biz hangi milletin hangi özelliğini almışsak kompleks yapmadan kullanıyoruz. İtalyan pizzası, İngiliz viskisi, Fransız peyniri v.s. Yunanlılar, Türk kültürüne ve kökenine karşı bilinçli ve kasıtlı olarak bir reddetme, yok sayma ve Yunanlaştırma politikası uyguluyorlar. Sadece adını değiştirmek nasıl işe yarayacaksa. Halbuki topraklarındaki Türk geçmişlerine daha çok sahip çıksalar , belki bu zavallı ada gibi, bizim dibimizde olupta halkı yaşamak için, istemesede bize muhtaç olan adaların ekonomisi, belkide kurtulacak. Bizim gibi yiyen, içen, para harcamayı seven Türk halkı, bu adalara vizesiz akın etse, adaları ihya ederler.

Kos‘tan, yakın adalara günübirlik turlar olduğunu öğreniyoruz .Bilseydik iki gece kalmak üzere gelir, bir günüde Kalimnos ve Pserimos adasına gitmeye ayırırdık. Özellikle Nissiros ‘daki sönmüş yanardağ krateri çocukların ilgisini çekerdi.

Elimizdeki Euro’ları sayılı getirdiğimiz ve son kuruşuna kadar da dondurmaya yatırdığımız için, gümrükten çıkarken adam başı 4 euro çıkış vergisi istediklerinde telaşlanıyoruz. Gayet doğal bir şekilde Türk parasını kabul ediyorlar.

Ne yalan söylemeli Bodrum’un görüntüsü yaklaşıp netleştikçe içimi bir rahatlık ve sevinç kaplıyor, medeniyete gelmiş gibi hissediyorum.

Gidin, gezin, uzaktan bakıpta merak ettiğiniz yeri görmemiş olmayın, ama şundan emin olun ki ; Kos’ta güneş, Bodrum’daki kadar güzel batmıyor….

Paylaşın: