Bugünkü ve sonuncu gezi programımız ile Bavyera Bölgesi’nin merkez noktasında bulunan Münih’in üç tarafını tren yolculuğu yaparak görmüş oluyoruz. Gezimizin bir diğer amacı olan Legoland’a gidiyoruz. Danimarka kökenli Legoland eğlence parkları, Danimarka, Almanya, İngiltere ve Amerika’da bulunuyor.
Legoland Eğlence Parkını M ünih ile bir diğer büyük şehir olan Stutgart arasına eşit mesafede bulunan Günzburg kasabasına kurmuşlar. Tren ile Münih’ten 1-1,5 saat civarı bir süre ile ulaşılabiliyor.
Her zamanki gibi gara gidip Günzburg için biletimizi alıyoruz. Her ülkenin tren sistemi temelde aynı ama, detayda farklılıklara sahip. Eurail denen ve tüm Avrupayı kapsayan hızlı bir tren sistemi uzun mesafelerde oldukça ekonomik ve zamandan tasarruflu çözümler sunuyor. Ayrıca her ülkenin, kendi ulusal tren sistemleri de yerel noktalara ulaşımı sağlıyor.
Almanya’da trenin peronunu, uğrayacağı durakları, kalkış saatini v.s. gösteren panolar diğer ülkelerde olduğu gibi var ve buraya kadar sorun yok. İlave olarak, tabelada durulan durakların yanına bir de vagon resim ve sayısı eklemişler ki biz bunun ne demek olduğunu bindikten sonra stresli bir yolla öğreniyoruz.
Keyifli bir yolculuk için kurulduğumuz koltuklardan, kondüktör gelip yanlış vagona ( trene değil ) bindiğimizi söylediğinde fırlayarak kalkıyoruz. Adını söylediği durakta inerek öndeki 1 no.lu vagona geçmemiz gerektiğini çünkü bulunduğumuz 2 no.lu vagonun Günzburg’a devam etmeyeceğini Almanca anlatıyor elindeki kağıda vagon resimleri çizerek. Anladığımızdan emin olmak içinde İngilizce bilen bir başka yolcuya durumu tekrar izah ettiriyor ve böylece bizimle birlikte bütün vagon yanlış bindiğimizi öğrenmiş oluyor.
Tabelalardaki tren resimlerinin anlamı ortaya çıkıyor bu durumda. Adamlar sadece trenlerin değil vagonların bile ayrı ayrı nereye gideceğini organize etmiş durumdalar.
Keyifli geçeceğini umduğumuz yolculuk bir anda kabusa dönüşüyor. Her durakta ısrarla ‘’inelim mi ‘’ diye tekrar tekrar sorsak da kondüktör sükûnetini bozmadan kibarca değiştirme yapmamız gereken durağın adını veriyor her soruşta.
Stres içinde geldiğimiz aktarma yapacağımız durakta, peşinde dolaştığımız kondüktörden başıyla onay alır almaz, kendimizi canhıraş dışarı atıp 1.vagona doğru ( vagonlar çok uzun bu arada ) depara kalkıyoruz. Sakin ve küçük kasabanın durağı, durak olalı böyle kargaşa görmemiş olmalı. Sayemizde birbirine giriyor. Bir ara ayaklarının yerden havalandığını bile gördüğüm Çaka, babasının elinde çekiştirilirken, ben de Çağan’ı itiştirip ilk gördüğüm 1 yazan kapıdan dalması için avaz avaz Tekin’e bağırıyorum, bütün tren ve yolcuların korku ile büyümüş gözleri önünde.
Tekin’in, tren makinistinin oturduğu bölmenin tam arkasına kadar gitmekte ısrar etmesi bu canhıraş paniği bütün istasyon boyuna yayıyor ve böylece sadece 2.vagondakiler değil 1.vagondakilerde bizim ne yaptığımızı anlamaya çalışmak zorunda kalıyorlar.
Makinistin ensesini net bir şekilde görebildiğimiz uygun bir yere yerleştikten sonra beklediğimiz uzun bir 15 dakika boyunca anlıyoruz ki, vagonun sökülmesi için tren burada belli bir zaman kalacağından kondüktör bize ısrarla bu durağın adını vermiş .
Türk olduğumuz alnımızda yazmıyorsa da Almanlar anlamıştır diye düşünüyoruz. Dünyada, neyin ne olduğunu tam anlamadan, gereksiz panik yaratarak ortalığı birbirine katan başka bir millet olamaz çünkü.
Sakinleşmeye çalışmamızla geçen bir yarım saatten sonra Günzburg’a varıyoruz. İstasyonun çıkışında Legoland’a götüren shuttle otobüsün durağı bulunuyor. Otobüsün kalkış saatlerinin yazdığı tabelanın altında duran kırmızı kokart araba, burası Legoland durağı diyor zaten. Deutsche Bahn ( Alman tren yolları ) nı kullandığımız için bedava olan otobüs bizi, 10 dakika sonra Legoland’ın kapısında bırakıyor ve bütün yaşadığımız stres bir anda unutuluyor.
Legoland Deutschland ( Legoland Almanya )( www.legoland.de ) lego temalı eğlence parklarının Almanya’da bulunan tek outdoor yani açıkhava parkı . 2002 senesinde açılmış. Berlin’de de, bir indoor yani kapalı mekanda lego atölyesi mevcut. Legoland’ların en eski ve en büyüğü ise Danimarka Billund ‘da bulunanı.
Kesinlikle şunu iddia edebilirim ki, 0-14 yaş grubu çocuklar için yeryüzünde bir cennet varsa, adı Legoland. Parkta, lego teması altında pek çok oyun Legolardan yapılmış izlenimi verilerek hazırlanmış. Park, 7 ayrı bölümden oluşuyor.
Giriş bölümü, adı üstünde bilet alınan, information desklerinin olduğu, eşyalarınızı bırakabileceğiniz kilitli dolapların bulunduğu ( yedek kıyafet elzem ) kısaca parka girmeden hazırlanmanızı sağlayan bölüm.
Tam karşınızda sizi karşılayan ve neredeyse parkın ortasında yer alan Miniland, Almanya’nın önemli yapı ve turistik yerlerinin Legolarla küçük maketlerinin oluşturulduğu bölüm ki küçük yaş grubu çocuklar ve özellikle Çaka buradan kendilerini zor alıyorlar.
Küçük bir tren, Miniland bölümü ile yanındaki Legocity bölümü etrafında dolaşıyor. Lego City’de yine nispeten küçük yaş grubuna hitaben uçak, gölde kayıkla gezme, yerden fışkıran suların arasında bir oyun parkı ve Çaka’nında katılarak gururla bir sene boyunca herkese gösterdiği ehliyetini aldığı trafik parkuru var. Yeni yürümeye başlamış çocuklar dahi burada zevkten ve eğlenceden kendilerinden geçmiş bir vaziyette koşuşturuyorlar.
Land Der Ritter ( Knight’s Kingdom ) bölümünde, yaş sınıfı büyüyor ve işin içene roller coaster’lar ( hızlı tren ) şato içinde dolaşan korku trenleri, ejderha treni gibi daha atraktif oyunlar devreye giriyor. Roller Coaster mahiyetindeki hızlı trenleri üç ayrı oyunda zorluk durumuna ayırdıkları için çok taklalı olandan korkanların daha basit ve keyifli olanını tercih etme şansı oluyor. En çok da bu düşünce hoşumuza gidiyor çünkü hırpalayıcı oyunları sevmeyen bir aileyiz.
İmagination bölümünün etrafını havadan başka bir tren dolaşıyor. Bütün parkı görebileceğiniz manzara kulesi ve kendinizi iple çekerek tepeye çıkardığınız Kids Power Tower bu bölümün favorileri.
Land der Abenteuer ( Adventure Land ) da, dev kafatası bulunan bir dağın içindeki mağarada teknelerle dolaşıp göle düşen oyunlardan, lego hayvanların olduğu safaride gezen lego arabalar ya da ahşap bir oyun grubunda dev örümceğin sizi kapması gibi her yaşa hitap eden oyunlar bulunuyor.
Land der Piraten ( Pirates Land ) aynı dağın diğer yüzündeki gölde, korsan gemilerine 10’arlı gruplarla binip su tüfekleri ile karşıdaki gemilerde aynı şekilde size ateş edenleri vurmaya çalışıyorsunuz. Parkın tartışmasız en eğlenceli ve ailecek katılınabilecek olan bu oyununa yedek kıyafet almadan geldiğimiz için yutkunarak bakıyoruz. Verilen yağmurluklar sadece üstü korumaya yönelik, en önemli kısım olan ayaklar her halukarda açıkta kalıyor. Bir tecrübe daha edinmiş oluyoruz ki bu tür eğlence parklarına komple yedek takım ile ya da havanın çok sıcak olduğu yaz aylarında gelmeli ( o zamanda uzun kuyruklara katlanmak gerekiyor ). Nitekim Alman çocuklar sırılsıklam ortalarda dolaşıyor ve saat ilerledikçe etraftaki yeşillik alanların üstü kurutulmaya çalışılan kıyafetlerle doluyor.
Son bölüm Lego –X-Treme, en büyük hız treni burada. Su jeti oyununda, havuzun ortasındaki bir köprüye bağlı dört jetski var, hızla dönüyorlar ve bu sefer oyunun dışında seyredenler dönenleri su tüfekleri ile ıslatmaya çalışıyorlar. Bu oyunda artık Çağan’ın haklı ısrarlarını engelleyemiyoruz ve ne kadar ıslanırsa ıslansın diyerek izin veriyoruz. İndiğinde bizim onu ıslatmaya çalışırken daha fazla ıslandığımız ortaya çıkıyor.
Su jeti ve korsan savaşı parktaki eğlencenin doruk noktaları. Hep yaptığımız hata ile tek gün olarak geldiğimize pişman olmamak mümkün değil. Eğlencenin tadı damağımızda kalıyor. Bütün oyunlar kapanana kadar binebildiğimiz ne varsa binmeye çalışıyoruz. Oyunlar, gösteriler, 3 boyutlu filmler, mağazalar, temalı yemek yeme imkanları, ihtiyaç alanları hepsi çok güzel düşünülmüş ve kurgulanmış. Yormuyor, hırpalamıyor ve ailecek eğlenmeyi hatta benim açımdan en önemli kısmı olan korkutma öğesine ve gereksiz adrenaline ihtiyaç olmadan salt eğlenceyi amaçlamış oyunlar.
Oyunların kapanışından sonra yarım saat daha açık olan girişteki Legoland mağazasına dalmak farz oluyor artık. Çağan, Starwars serisinin figür adamlarını, Çaka’da kendi için uygun bir kamyon alıyor.
Otobüs ile tren istasyonuna giderken, Günzburg kasabasının içinden geçiyoruz ve araba ile gelmiş olsaydık vakit geçirmeye, en azından bir kahve içmek için durmaya değecek sevimlilikte bir küçük kasaba olduğunu görüyoruz.
Aynı tren paniğini tabiki yaşamıyoruz çünkü bütün vagonlar birleşip Münih’e gidiyorlar. Nispeten sakin olan bu hatta sabah gelirken de, akşam dönerken de gençlerden oluşan bir grup, DB için olduğunu düşündüğümüz bir sayım yapıyorlar. Sanıyoruz ki belirli saatler ve hatlarla ilgili kullanım yoğunluğunu çıkarmak amaç. Zaten oturmuş tıkır tıkır işleyen bir sistemleri varken, adamlar hala üşenmeyip bu hattı az kişimi kullanıyor çok kişi mi diye araştırıyorlar.
Son gecemizde dönüşümüz geç olduğu için Münih’i değerlendiremiyoruz. Legoland’ı görmüş, yaşamış ve orada eğlenmiş olmak hepimize fazlasıyla yetiyor bugün için. Diğer bütün Legoland’ları (Danimarka, İngiltere ve Amerika )gezmeye, gezi programımızı bu doğrultuda yapmaya karar veriyoruz…
munih-5-gun-olympiapark-english-garden