Çocukla Geziyorum

AKDENİZ CRUİSE – 7.gün MARSİLYA, Aix-En-Provence

marseille

05 Eylül Cumartesi 2015

Fırtınadan kaçan gemi sabahın erken saatinde limana giriyor, uyandığımızda Marsilya’da oluyoruz. Özellikle görmek istediğim bu liman şehri için ayıracağımız rahat zamanımız var. Ekstra tur olarak Aix-en -Provence paketini seçtik. Hem en blog_immobilier_marseille2yakın mesafede olan kasaba, yolda zaman kaybedilmeyecek hem de Marsilya’ya gelip mutlaka görün denilen ilk nokta. Görmüş olanlar için biraz daha uzak mesafedeki eski papalık merkezi Avignon, onun kuzeyindeki Fransa’nın en üst segment şaraplarını sunan Chateau Neuf du Pape kasabası  veya Fransız taşra ( Provence ) kültürünün bir kalesi olan eski Roma şehri  Arles’de güzel seçenekler.

Marsilya limanının doğusunda kalan Cassis, Kalank adı verilen ( calanques) korunaklı koylarıyla tercih edilen popüler bir turist destinasyonu. Deniz ve marseille-citybreak-over-xlargekumsal sevenlerin beğeneceği güzel koy, bir zamanların balıkçı kasabası. 50 tanesinin nadir kategorisinde yer aldığı 900 kadar bitki türü ve sayısız deniz kuşuyla doğal hayatı da oldukça etkileyici. Gideceklerin Cassis şarabının beyaz ve pembe olduğunu ve frenküzümü suyundan elde edilen Crème de cassis ile karıştırılmaması gerektiğini unutmamaları gerekiyor.

Marsilya, Fransa’nın ikinci büyük kenti ve Provence-Alpes-Côte d’Azur bölgesinin merkezi. Şehir, Akdeniz kıyı şeridi boyunca dağların yaptığı girinti ve çıkıntılarıyla marsilya70 km. lik bir alana yayılıyor. Fransa’nın 3. en büyük metropoliten yerleşim alanına sahip kent, Avrupa’da en büyük kara alanına sahip ve Akdeniz’in en büyük ticari limanı.

Tarihte ilk olarak MÖ 6.yy’da oniki İon şehrinden biri olan Phokaia (bugünkü adıyla Foça)’lı denizcilerin Massalia adı altında kurduğu Marsilya şehri, zamanla eski liman denilen Vieux Port (Eski Limanı) etrafında genişleyerek bugünkü halini almış. Phokaialılar İzmir yakınlarındaki bugünkü Eski Foça şehrini kaybetmelerinden sonra marsilyakendilerine Marsilya’yı koloni yapmışlar. Cosquer Mağarası duvarı üzerindeki yazılar Marsilya’da geçtiğimiz 28 bin yıl boyunca insan yerleşimi olduğunun kanıtını sunuyor. Ayrıca Marsilya 2600 yıllık geçmişiyle ile Avrupa’nın en eski şehri unvanına sahip.

MÖ.49 yılında Sezar tarafından istila edilince Romalıların ticaret merkezi haline getirilen Marsilya, limanlarının jeopolitik avantajıyla denizcilik alanında önemli bir yere sahip olmuş. 1720 yılında nüfusunun yarısı olan 45 bin kişiyi veba salgınında kaybetmiş. 1792’de marsilyaMarsilya halkı asiliğiyle ünlenerek 6000 gönüllüden oluşan Ren Ordusu, Fransız Devrimine katılmak için Paris’e doğru yürüyüşe geçmişler ve söyledikleri şarkı  1795’te Fransa’nın milli marşı ‘La Marseillaise’ olarak kabul edilmiş.

marseilleMarsilyalılar Fransa’da abartmalarıyla tanınıyor ve bu doğrultuda Marsilya’nın dünyanın en güzel şehri olduğunu söylüyorlar. Yılın neredeyse 300 günü güneşe maruz olan ve olmayan kışı, hafif yağmurları nedeniyle pek çok sanatçıyı kendine çekmiş bir şehir olduğu gerçek. Provence yöresine has bu doğal ışık, aralarında Cezanne, Braque, Dufy, Derain, Marquet’inde bulunduğu birçok tanınmış ressamın ilham kaynağı olmuş.

marsilyaMarsilya, sosyetik tatil beldeleri Cannes, Nice, St. Tropez’ye yakın olmasına rağmen Güney Fransa’nın diğer şehirlerine hiç benzemiyor çünkü Kuzey Afrika kökenlilerin çoğunlukta olduğu, 1 milyondan fazla çok çeşitli etnik nüfusuyla bir metropol görünümünde. Kozmopolit yapı nedeniyle uyuşturucu trafiğinin önde gelen şehirlerinden biri olmuş.

Eski liman ‘Le Vieux-Port’dan ‘Château d’If ’ adasına, ‘Port de Commerce’den de Korsika Adası’na günlük turlar düzenleniyor. Alexandre Dumas’nın romanı ‘Monte Kristo Kontu’yla üne kavuşan ‘Château d’If şehrin en güzel manzaralarından birine sahip. 1524 yılında inşa edilen bu şato, 17. yüzyılda devlet hapishanesine dönüştürülmüş.

marsilya longchamp palaceŞehir içi tur yapmak için ise iki seçenek var. İlki, bir gün için kişi başına 16 Euro olan otobüslerle şehri dolaşmak. İkincisi ise yollardaki kırmızı çizgileri takip ederek yürümek. İki saat süren kırmızı çizgiyi takip turuyla şehrin gezilip görülecek tüm tarihi ve turistik yerlerini görüyorsunuz.

Biz elbetteki kırmızı çizgi turunu yapmak isterdik ama tura bağlı olduğumuz için otobüs ile kısa bir şehir turu yapıyoruz. Aslında pratik oluyor çünkü Marsilya’nın güzelliği şehrin içinde değil koylarında ve lavanta kokularının süslediği dağlarına marsilyayayılmış kasabalarda.

İlk durak şehrin merkezinde yer alan Longchamp Palace. 1869’da Durance nehri sularının toplanma noktası olarak yapılmış olan anıt eserde bugün güzel sanatlar müzesi ve doğa tarihi müzesi yer alıyor. Kısmen şehir içi bir tepelikte bulunan, Bartholdi’nin mitolojik yaratıklarla süslediği suların kutsanmasına adanmış bir anıt. Arkasında yer alan botanik ve hayvanat bahçesi 1980’den beri hayvan barındırmadığı için daha ziyade gezinti ve dinlenme alanı olarak kullanılıyor. Havuzlarıyla serinlik sunan bir yapısı var.

marsilyaDaha sonra şehre tepeden bakan Notre Dame de la Garde kilisesine çıkıyoruz. Kilise antik bir şapelin üzerine kurulduğu için alt kilise ve üst kilise olmak üzere iki bölüm. Otobüs veya araçlar aşağı park edebildiği için siz epey bir merdiven çıkmak durumunda kalıyorsunuz ama vadettiği manzara seyirlik. Tek sorun her zaman mı bilemiyorum, sıkı bir rüzgâra maruz kalıyor oluşunuz.

Neredeyse her şehirde yer alan Notre Dame ( kutsal Meryem ) kiliselerinden biri. Marsilya şehri yaygın bir yapıyla önünüzde dağılıyor. Tam karşıda Chateau d’İf adası yer alıyor. Alexander Dumas’nın en sevilen eserlerinden biri olan Monte Christo Kontu romanını okumamış olanlar için çok güzel bir de film yapıldı. Kahramanı Edmond Dantes’in adada geçirdiği esaret yıllarını hatırladığınızda adanın aslında kıyıya ne marsilyakadar yakın olduğunu görünce biraz şaşırıyorsunuz. Yazarın büyüklüğü burada yatıyor sanırım. Siz o acıya o kadar konsantre oluyorsunuz ki adanın gerçekten kaçılamaz bir yer olduğuna inanıyorsunuz halbuki neredeyse bir yüzme mesafesi. Tepeden eski limanın dikdörtgen girintisi de çok net görülebiliyor.

Kilisenin yer aldığı tepe Akdeniz’e hakim görüş veriyor. Bu dağlık çıkıntının adına “corniche” denmiş. Çok küçük koycukları var. Burası Marsilya’nın elit yüzü. Tepenin eteklerine lacivert Akdeniz manzarasına dönük teraslar halinde bahçe marsilyaiçinde villalar yerleşmiş. Marsilya’ya gelince görülmesi veya kalınması gereken bölge burası. Şık bir Akdeniz havası esiyor. Sahile sıfır akan Corniche yolunun 5 km.lik bölümü Amerikan Başkanı Kennedy anısına isimlendirilmiş.

Son olarak bizi eski limanda bırakarak biraz serbest zaman veriyorlar. Maalesef çok üşüdüğü için Çaka’ya üzerinde Marseillaise yazan bir sweet- shirt aramakla geçirdiğimiz limanda oturup şöyle bir Akdeniz soluklu kahve içemiyoruz ama küçük limanı hızla bir turluyoruz.

marsilyaEski liman doğal ve son derece korunaklı yapısıyla ilk zamanlardan beri kullanılan ve bugünde Marsilya’nın merkezi noktası olan bölge. Şehrin içinden gelen ana aks La Canebiere caddesi limanda son buluyor. Liman girişine St.Nicolas ve St.Jean adı verilen karşılıklı iki kale inşa edilerek korunması sağlama alınmış. St.Nicolas kale burcunun yanında St.Victor manastırı var.( Abbaye St.Victor ) Sarazenler tarafından ( Hiristiyanların Afrikalı Müslümanlara verdiği genel ad ) yıkılınca 11.yy.da yenilenmiş. İki bin yıl önce Meryem Ana, Lazarus ve Azize Martha’nın şehre marseillegelişinin anısına her yıl 2 Şubat’ta manastır bir hac merkezine dönüyor ve tekne şekilli kekler satılıyor.O keklerden artık yerel Pazar veya pastanelerde bulabiliyorsunuz.

Daha yakın tarihte şekillenmiş karşı kıyıda ise Roma kalıntıları müzesi ( Musee des Docs Romains) ve bir tekne enkazının sergilendiği tarih müzesi ( Musee d’Histoire de Marseille ) gibi ziyaret etmeyi planlayabileceğiniz yapılar yer alıyor.

Alışveriş bölgesi olduğu gibi Canebière Caddesi üzerinde içlere devam ediyor ve marsilyasağlı sollu yayılıyor. Galeries Lafayette Fransa’nın olmazsa olmazı, Marsilya’da da var. Eski liman kıyılarında pek çok mağaza ve özellikle kafeler sıralı. Marsilya’nın en önemli karakteristik yemeği Antik Yunan kültürüne dayanan ‘’La Bouillabaise’’ adı verilen balık çorbası. Fener balığı, tekir, yengeç, domates, safran, zeytinyağı kullanılarak yapılan balık suyu üzerine kızarmış ekmek parçalarıyla ( kruton) servis ediliyor. Temelde aynı unsurlarda birleşse de iddialı restoranlar en iyisinin kendisininki olduğu konusunda diretiyor. Çorbayı mükemmel kılan balıkların Marseille_Bouillabaisse_6tazeliği.

Marsilya mimari açıdan, mimarlık literatürüne girmiş olan Marsilya kiremiti gibi karakteristik özellikleri olan bir Fransız şehri. Farklılığı Afrika kökenli kozmopolit yapısında yatıyor. Biraz dolaşınca Afrikalıların Fransızlaşmasından çok buradaki halkın Afrikalılaştığını ya da sayıca daha çoğaldığını görüyorsunuz. Bir çeşit göç şehri. Fransız rüyasını görmek için gelenleri hayal kırıklığına uğratacak bir alt kültür egemen maalesef. Bu nedenle ya “corniche” tarafına takılmak gerekiyor ya da dağ taraflarındaki geleneksel yapılarını korumuş Fransız köylerine.

Aix- en -Provence

aix-en-provenceNitekim bizde montumuzu alıp otobüslerle Aix-en –Provence’a doğru yola çıkıyoruz. Yol kuzeye doğru yarım saat kadar sürüyor. Marsilya içinden trenle de gelmek mümkün. 25 km. uzaklıktaki bu kasaba, Fransız burjuvasının yaşadığı bir kaplıca kenti. Emlak fiyatları Fransa’daki en pahalılar listesinde. İlk olarak Romalılar tarafından kurulmuş şehir, ünlü ressam Cezanne’ın doğduğu yer.

aix en provenceAix-en-Provence’ın 10 km kuzeyinde Cezanne ve Picasso’nun tablolarını yaptığı lavanta tarlalarıyla kaplı St. Victoire Dağı bulunuyor. Picasso’nun yaşadığı şato ziyaretçi kabul etmiyor. Şehirde 200’ün üzerinde çeşme ve dört üniversite var. Bunun yanında 16 bakkal, 22 seyyar market, 46 umumi tuvalet ve 300’ü aşkın aile çay bahçesiyle Fransız piknik kültürünü yansıtan samimi havası gelir gelmez sizi etkisine alıyor. Ara sokaklara yayılan sayısız mağazasıyla da alışveriş tutkunlarını tatmin eden bir yapıya sahip.

aix en provenceŞehir kurulduğu MÖ.103’ten sonra sayısız defa Vizigotlar, Franklar ve Sarazenler tarafından saldırıya uğramış. Yine de büyümesini sürdürerek 12.yy. sonunda Provence’ın başkenti olmuş. 13.yy ürünü Cathedrale de St.Saveur’un “Yanan Çalılar Triptiği”nde en şaşaalı dönemlerini borçlu olduğu “”İyi kral” Renée’yi görebiliyorsunuz. Şehre sahip olduğu refahı gösteren “Bin Çeşme” adı verilmiş ve bunlardan en güzeli ana cadde olan Cours Mirabeau üzerinde.

aix-en-provence-04İki taraflı çift sıra ağaçla donanmış gösterişli binaların ve güzel çeşmelerin yer aldığı Cours Mirabeau caddesinde yürüyerek başlıyoruz Aix-En-Provence gezisine. Cadde Fontaine de la Rotonde çeşmesiyle başlayıp bir şapelle son buluyor. Her iki yakanın arkasına dağılmış yayaya ayrılmış dar sokaklar, şehrin turistik cazibesini oluşturuyor. O kadar çok mağaza, kafe v.s. var ki bir şeyler yemek veya alışveriş yapmak gerektiği hissine kapılıyorsunuz.

aix en provenceŞehir oldukça kalabalık. Bizim gibi turlarla gelmiş turist grupları olduğu gibi asıl çoğunluğu Fransızlar oluşturuyor. Yemek yemeğe, alışveriş yapmaya ve güzel bir hafta sonu geçirmeye gelmişler. Rahat rahat zamanımız olduğu için önce yol üstü kafelerden birinde oturup sadece 20 euro’luk çok güzel ve ödüllü bir roze şarap eşliğinde yemek yiyoruz. Oturduğumuz yer Deux Garçons isimli Aix-En-Provence’ın en meşhur kafesi. Çünkü burada daha önce Cezanne, Zola ve Hemingway gibi isimler oturmuş. Bu kalabalıkta ruhlarını hissetmek zor oluyor ama yine de aynı mekanda bulunmuş aix en provenceolmak keyif veriyor. Sonrasında ise kendimize ara sokaklarda kaybolmaya izin veriyoruz.

Elbette Marsilya sabunlarından alıyoruz. Bin bir çeşidi ve buram buram kokularıyla almadan geçmek imkansız. Sabunların güzel kokularının yanı sıra hemen erimeyen dayanıklı bir yapıda olduklarını da söylemeliyim. Lavanta tarlalarına açılan kapıda olduğumuz için çok güzel lavantalı hediyelik seçeneklerden de almadan es geçemiyoruz. Sevenleri için aix en provenceProvence bölgesi lavantanın membağı.

Marsilya’nın göç etkisinde kalmış metropoliten yapısından sonra Aix-en-Provence modern bir mesire yeri havası veriyor. Bir günden fazlası ne amaçla geldiğinize bağlı. Marsilya içinde belki şehirde fazla oyalanmayıp batı tarafını gezmek, Etang gölü civarında turlayarak Arles’e, Nimes’e ve hatta Montpellier’e uzanmak, Fransız Akdeniz’i etkisindeki taşrayı görmek için daha doğru bir seçim olacaktır gibi görünüyor.

Belki başka bir zaman yine görüşürüz MARSİLYA….

aix en provence

Paylaşın: