Çocukla Geziyorum

FETHİYE – 1.gün KÖYCEĞİZ, İZTUZU

19 Ağustos Cuma 2011

Bodrum’dan sabahın erken saatinde yola çıkıyoruz ve artık Ege kıyıları gezi klasiğimiz olmaya aday, Gökova Net Turistik tesislerinde, muhteşem Akyaka- Gökova Körfezi manzarası eşliğinde kahvaltımızı yapıyoruz.

Kahvaltıdan sonra ilk durağımız olan Muğla-Fethiye Karayolu’nun 60.km’ sindeki Köyceğiz’e ulaşmamız fazla uzun sürmüyor. Zengin bir doğal örtü ve narenciye bahçeleri arasından, Ege sahillerinin vahşileşmeye başlamış yapılaşma çılgınlığından henüz nasibini almamış Köyceğiz İlçesi’nin şehir merkezine doğru sapıyoruz.

Bahçeler arasında fazla dikkat çekmeyip, biraz gizli kalmış olsa da Köyceğiz, ilk verdiği görüntüden daha büyük bir kasaba. Ana caddedeki hizmet kurumları ve ticari yapılanma, önemli bir merkez olduğunu açıkça gösteriyor.

Ancak bahçeler içindeki alçak katlı yapılar, tek katlı müstakil evler ya da yine bahçeli az katlı apartmanlar, doğal kırsal dokuyu zedelememiş. Gelişimin bu niteliği, Köyceğiz için bahçe tarımının önemli bir geçim kaynağı olduğunun göstergesi.

Köyceğiz’in sakin bir kasaba görüntüsü vermesinin bir başka sebebi ise deniz kenarı değil, göl kenarı olması. Büyükçe bir göl olan Köyceğiz Gölü, Dalyan lagününden sonra İztuzu Plajı’na ulaşarak Akdeniz’e dökülüyor.

Tarihi, MÖ.3400 ‘e Karyalı’lara kadar uzanan kasaba merkezinde, antik dönemlere ait yerleşim izlerine rastlanmıyor. Göl kenarında, kapı alınlarının üstünde yer alan tarih plakalarında 1930’a rastladığımız dönem mimarisini yansıtan bazı yapılar ise harap, boş ve kırgınca restore edilmeyi bekliyorlar.

Göl kenarına, gazino ve çay bahçeleri sıralanmış ‘’akşamüstü çay saatinde uğrasaydınız’’ der gibi bakışıyorlar. Önlerindeki kısa yürüyüş yolu Köyceğiz’in kordon boyu. Doğa coşkun, ihtişamlı ama, iyot mudur farklılığı yaratan bilemiyorum, deniz kenarı ile aynı etki ve havayı vermiyor Köyceğiz Gölü sahili. Göl ne kadar büyük olursa olsun, mutlaka bir kapalılık ve sınırlılık hissi veriyor insana, daha koyu farklı tondaki mavisinden veya kısa kıpırtılı dalgalarından olmalı, denizin heyecanını yaratmıyor.

Aynı yegane yoldan geri dönüp, Muğla-Fethiye Karayolu’na çıkıyoruz tekrar. Dalyan’a saparak İztuzu Plajı‘na gitmek amaç ama, yakın olması gereken sapağı bir türlü bulamıyoruz. Ortaca’ya gelmek üzere iken yanlış bir şey yaptığımız hissine kapılıp, geri dönüyoruz. (-ki Ortaca’dan da gidiliyormuş. )

Sormak için girdiğimiz benzincinin hemen yanında, ufacık, daracık, zor görülen, kahverengi Dalyan tabelasını gösteriyorlar. Araba ile, tren ile, ya da yaya olarak bu kadar yabancı ülke gezdik, hiç Türkiye’de, kendi memleketimizde yol bulmak kadar zorlandığımız olmadı, bu da ayrı bir konu.

Köyceğiz çıkışından birkaç km. sonra benzincinin yanındaki görünmeyen Dalyan okundan 10 km. içeri girmek gerekiyormuş sonuç olarak, İztuzu Plajı, Dalyan veya Kaunos’a gitmek için. Bağlar, bahçeler arasında, dar bir köy yolundan, Köyceğiz Gölü boyunca ilerleyip, bir göbeğe geldiğinizde, sağ tarafta Dalyan merkezi ve kaya mezarları ile Kaunos, sol tarafta ise Dalyan lagününün sonu olan İztuzu Plajı’nın yoluna sapılıyor.

Lagünü oluşturan batak bölge boyunca yaklaşık bir 7 km. daha ilerliyoruz. Dağ yolları gibi ıssız ve daracık yol boyunca, ara ara rastladığımız, gayet şık, küçük moteller ve motorsikletleri ile gezen turistler, bizleri bayağı şaşırtıyor. Kendi ülkemizde, bizim ilk kez geldiğimiz bir yeri, turistler çoktan keşfetmiş cirit atıyor.

ATV’lerle gezen veya jeep safari yapan yabancıların yanında, yol bulmaya çalışan biz Türk vatandaşları garip görünüyoruz ve kendi hükümetimizin bir yön tabelası koymamış olmasının hatası bize aitmiş gibi, doğru yoldamıyız diye bir yabancıya sormaya utanıyoruz.

İztuzu Gölü, adı üstünde tuz yataklarının olduğu, tarihin çeşitli dönemlerinde de tuz temini için faydalanılan bir gölet. Küçük göleti geçtikten sonra, nihayet gördüğümüz bir İztuzu tabelası sevinç yaratıyor. Mis gibi kokan çam ormanının içinde, İztuzu Milli Park girişi karşılıyor bizi.

6km. boyunca, göz alabildiğine uzanan yarım ay şeklindeki İztuzu Plajı’nın park girişine denk gelen güney sahilinde, denize girilebiliyor. Koyun, kuzey ucu ise, Dalyan’dan yada Marmaris’ten, teknelerle gelinen Dalyanağzı Plajı. Plajların işletmelerini Dalyan Belediyesi yapıyor.

İki uçtaki plajların ortasında kalan şerit, tamamen koruma altında tutulan, ‘’Caretta-caretta’’ kaplumbağalarının yumurtalarını bıraktıkları, özellikle Mayıs-Eylül ayları arasında, kimsenin kullanmasına müsaade edilmeyen, doğa harikası sahil.

Plajın arkasında, ağaçların arasında, derme çatma konteynırların birleştirilmesi ile oluşturulmuş Caretta kaplumbağaları Rehabilitasyon Merkezi’ne uğruyoruz öncelikle. Deniz Kaplumbağaları Araştırma ve Rehabilitasyon Merkezi, Pamukkale Üniversitesi’nin bir girişimi.

Bu merkezde çok iyi yabancı dil konuşan üniversiteli gençler ve Koç Lisesi’nin sosyal sorumluluk projesi kapsamında gönüllü çalışan birkaç lise öğrencisi gelenlere, merkez, kurtarma-bakım çalışmaları ve caretta-caretta’lar hakkında bilgi veriyorlar.

Büyük su tanklarına konmuş olan bu güzelim devasa hayvanlar, ağırbaşlılıkla yüzerek, iyileşmeyi bekliyorlar. Her biri yaş ve cinsiyetlerine göre ayrılarak, isim verilmiş. Bir kürek çarpan 25 yaşındaki Fethi’nin çenesi kırılmış. Kolu kopan 15 yaşındaki Nuri ise, bir teknenin pervanesine takılmış.

Genellikle balıkçıların, ağları parçaladıkları için doğanın zamanı yavaş akıttığı, emeğinin uzun sürede işlendiği bu zararsız hayvancıklara, küreklerle vurduklarını anlatıyorlar. Tekne motorları ve pervaneleri de ciddi tehdit oluşturuyor ve korkutuyormuş, binlerce yıldır aynı yerde, değişmez bir içgüdü ile nesillerini sürdürmeye çalışan kaplumbağaları.

Yaralı hayvanların yanı sıra, yumurtadan yeni çıkmış bebek caretta’lar da var ve beslenmeleri için ayrı bir havuzda da özel olarak yetiştirilen mavi yengeçler bulunuyor. İyileşen kaplumbağalara ise, denize göndermeden önce çip takarak, izlenmelerini sağlamışlar. Meraklıları, www.seaturtle.org sitesinden  izleyebiliyor.

Bizim ülkemizin sahillerine doğanın bahşettiği bu özelliği korumaya çalışan Pamukkale Üniversitesi’ni ve canla başla çalışıp, gelenleri bilinçlendirmeye, az da olsa bir duyarlılık, bir kamuoyu yaratmaya çalışan gençleri takdir ediyoruz. Zavallı görünen bu onurlu girişim karşısında gözlerimiz devleti arıyor. Nafile, bulamıyoruz, onun yerine, yine derme çatma bir kulübede, ‘’Dalyan Kumsalı Deniz Kaplumbağaları Müzesi ’’ olarak kullanılan, Kaptan June’un kulübesini görüyoruz.

İlk kez, 1986’da Dalyan’a gelerek, bir baraka ve teknede yaşamaya başlamış June Haimof adındaki İngiliz çevreci hanım, nesli tükenmeye yüz tutmuş bu kaplumbağaları gözleyerek, başlattığı bir kampanya ile dünyanın ilgisini İztuzu Plajı’na çekmeyi başarmış bir kişi. Daha da önemlisi Türklerin bu konuda bilinçlenmelerini sağlamış. Bugün, caretta-caretta’ları iyi kötü tanıyor ve birazda korumaya çalışıyorsak, yerli halk tarafından Kaptan June olarak anılan bu cesur hanıma borçluyuz. Kaldığı küçük kulübesi ve bir iki parça eşyası, adına müze olarak sergileniyor.

Geldiğimiz yoldan yani, Dalyan tarafından dönmeyip, direkt bir başka yol ile Ortaca’ya çıkıyoruz. Aslında, ulaşabileceğiniz sadece iki istikamet var, ya deniz tarafı, yada karayolu tarafı ama, neticede bahçeler arasındaki köy yollarında doğru istikamet olarak düşünemiyebileceğiniz sapma veya dönüşler yaşamak durumunda kalıyorsunuz ki, Ortaca merkeze kadar da, hiçbir ok-tabela-yön-ima olmadığını ya da çok geç kalınmış bir noktada olduğunu söylemek gerek. Dar köy yollarında dönüp durmak ve olmayacak şekilde kaybolmak işten bile değil. Bu nedenle bir yere sapmadan önce mutlaka yerel birilerine, gelen geçen bir amcaya, çamaşır asan bir teyzeye, dolaşan çocuklara, otlayan ineğe, hatta yolun genellikle tam orta yerinde yatan köpeklere bile sormak, yön tabelası aramaktan daha güvenli bir seçenek. Ayrıca, şehirli zihniyeti ile illaki aradığınız tabela okları, var olsa bile doğru yönü de göstermeyebiliyor.

Fethiye-Muğla Karayolu’ndan Dalaman ve Göcek’i geçerek, Fethiye İlçe Merkezi’ne geliyoruz. Otelimiz, Ölüdeniz Mevkii’nde, Kıdrak Koyu’nda, Lykia World. Burası, daha önce kalıp test ettiğimiz bir çocuk cenneti. Çam ormanının ortasında, eğlenceli oyun havuzları ile çocuklar için başka bir dünya inşaa etmişler.

Doğaya uyumu ile  ödül almış olan otel, Kıdrak Koyu’nda muhteşem gün batımları ile beğenimizi kazanmış bir yer. Tek sorun, bir vadinin yamacında yerleştiği için, otel servis otobüsünü beklemek istemiyorum dediğinizde, inilmesi ve çıkılması gereken merdivenler.

Yine de seviyoruz, buradaki gökyüzünün mavisini, çamların yeşilini, denizin turkuazını…

fethiye-2-gun-fethiye-kayakoy

fethiye-3-gun-belcekiz-oludeniz-babadag

fethiye-4-gun-kelebekler-vadisi-dalyan

 

Paylaşın: