Çocukla Geziyorum

İstanbul’un Hayalet Binaları

IMG_5077

istanbulHafta sonu  n11.com’ un davetlisi olarak, GeziciYak Turizm’in hazırlamış olduğu bir geziye davet edildim, ‘İstanbul’un Hayalet Binaları ‘’. Gezinin başlığını görünce gözlerim parıldayarak açıldı. Her zaman etrafımızda olan ama farkında olmadığımız, İstanbul’un bir hayalet gibi varla yok arasındaki binaları. İnananlar için var olan, inanmayanlar için yok olan bu hayalet binaları asla kaçıramazdım.

IMG_5082Benim gibi davetli olan bir grup gezi ve gurme blogger’ı sabah buluştuk. N11.com arkasında Doğuş grubunun desteği ile çalışan bir e-ticaret portalı. Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen turizm firmalarını Tatil ve Eğlence Kategorisi ile bünyelerine entegre ederek, turizm sektöründe de yer edinmek istiyorlar. Ve yeni nesil seyahat meraklılarının klasikleşmiş turizm anlayışı ile gittim, gördüm alışveriş yaptım zihniyetinden öte farklı deneyimler yaşamak istediklerini, tanımayı düşündükleri kültürler hakkında daha meraklı olduklarını bilecek kadar konuya hakimler.

Sıraselviler’ deki CVK otelin terasındaki La Nouba restoranda muhteşem bir İstanbul  manzarası eşliğinde yenen kahvaltı sonrası, İstanbul’un Hayalet Binaları turunu organize eden GeziciYak Turizm’in rehberliğini üstlenen Sanat Tarihçisi Yusuf Kartal’ın anlatımı ile tura başladık. Yusuf Bey, Türk Sanat Tarihi tarihinde çok önemli bir yere sahip, Bizans ve Osmanlı sanatına ilişkin çalışmaları ile bini aşkın kitapta makale ve untitledaraştırması yayımlamış, İstanbul’un kaybolan tarihî eserleri ile ilgili yaptığı çalışmalar neticesinde birçok tarihî yapının yok olmaktan kurtarılmasını; kurtaramadıklarının kayıt altına alınmasını sağlamış olan Sayın Semavi Eyice ile bir dönem çalışmış bir akademisyen.

İlk durak, III.Selim döneminde 19.yy başlarında inşa edilmiş olan ve geçen sene yaşanan olaylar neticesinde tüm Türkiye’nin hatta bütün dünyanın ziyadesi ile tanımış olduğu IMG_5078Topçu Kışlası idi. Selimiye Kışlası’nın Avrupa yakasındaki kardeşi olan bina için, çeşitli işlevlerde kullanıldıktan sonra Fransız şehirci Henri Prost’un önerileri doğrultusunda yıkım kararı alınmış. Taksim meydanının bugün dönüştüğü ucubelik ile gerçekten de gece hayaletlerin bastığı bir alan gibi göründü park gözüme. Ne Topçu Kışlasının var olduğu, 1923 yılında ilk milli futbol maçının oynandığı yapıyı hayal edebildim ne de bizim yaşlarımızdaki nesilin alıştığı canlı neşeli Taksim gezisini. Ama silme beton döşeme üzerinde koşuşturan kışlanın hayaletlerini gördüm gibi geldi, sanki insanların ruhu Taksim’i terk etmiş de meydan hayaletlere kalmış gibiydi.

galata surlarıİkinci durak olarak bindiğimiz otobüsler ile Perşembe pazarına Haliç kıyılarına indik. Burada çok hoş bir sürpriz karşıladı bizi. Bizans çağında inşa edilmiş ancak Cenevizlerin Galata’ya yerleştiği dönemlerde yenilenmiş, 1857 yılında büyüyen şehrin ulaşımını olumsuz etkilediği için yıkılmak durumunda kalan Galata Surları ‘ından metro inşaatı ve Perşembe pazarının boşaltılması ile ortaya çıkmış yegane ayakta kalan duvar parçası. Doğrusu restore bile edilememiş sadece ayakta kalması için zavallıca desteklenmiş bu 100-200 mt.lik duvar parçasını görünce untitled2heyecanlandığımı itiraf etmeliyim. Galata semtinin asırlarca öncesinin ruhunu yaşatabilecek olan surlar, kuleler ve sur kapılarının bugüne gelmiş olması ne büyük bir şehir estetiği ve İstanbul’un binlerce yıldan gelen çok uluslu, çok renkli kişiliğini günümüze yansıtacak ne muhteşem bir kanıt olurdu diye hayal ettim.

untitled4Tekrar doluştuğumuz otobüsler ile Sultanahmet Meydanı’na doğru yol alırken, gezide aslında yer alan ama zaman kısıtlılığı nedeni ile bizim grubun inemeyeceği İncili Köşk ‘ün deniz kenarındaki ayaklarının önünden geçtik ki sayısız defa önünden geçtiğim bu ayakların adı ile bile romantik hülyalara daldıran bir yapıya ait olduğunu öğrenmekten çok untitled3mutlu oldum. 1591’de sadrazam Koca Sinan Paşa tarafından  yaptırılarak III.Murat’a hediye edilmiş yapı, adını tavanından sarkan inci süslemelerden almış. Boğazı resmeden gravürlerde en fazla yer alan köşklerden biri olan İncili Köşk, 1871 Sirkeci tren yolu yapımı için yıkılmış ve bugün sadece kalan ayakları ile tam bir hayalet yapı.

images6HA8L8JLAyasofya’nın doğusunda Four Seasons Otel’in önünde yer alan ve bu otelin yapıldığı zamanlarda ortaya çıkan Bizans sarayı kalıntıları ile gündeme gelen arkeolojik alan ise 1933 yılında yanan eski Darülfunun Binası’nın bulunduğu yer. Bir bilimler sarayı olarak gerçekten saray uslubunda, Ayasofyanın da kapsamlı restorasyonunu yapmış olan İsviçre’li minmar Fossati tarafından inşa edilmiş ancak bugün esamesi okunmayan yapı, İstanbul’un belki de en devasa hayaletlerinden biri.

untitled5Sultanahmet Meydanında Fatih Belediyesi’nin çeşitli gösterileri organize etmek için koyduğu ahşap tiyatro alanının hemen arkasında kalan kalıntıları zar zor seçilebilen Antiochos Sarayı ( Azize Euphemia Martiryonu – şehitlik )414-433 yılları arasında yapılmış ve ancak 1942 kazılarında ortaya çıkmış bir başka hayalet. antiochosKültür Bakanlığının koyduğu tanıtım ikonlarında da daha ziyade Azize Euphemia’ya ait kutsal emanetlerin buraya taşındığı anlatılmakta. Yaşadığı dönemde ve ölümünden sonra kemiklerinin denizde bulunması ile mucize gösterdiğine inanılan bu kutsal Azize’ye ait şehitliğin yerinde bugün bir kedi ailesinin yavruları martiryonun hayaletlerini kovalıyor.

Son durak olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin binasının bulunduğu images7BBCUSMJŞehzadebaşı’na yollanıyoruz. Binanın tam karşısındaki park alanının tel çitler ile kapatılmış kısmı arkeoloji parkı olarak geçiyor ama aslında Malatyalı Aziz Polyeuktos’a adanmış, Bizans hanedanının en güçlü kadınlarından Anicia Iuliana tarafından yaptırılmış Polyeuktos Kilisensinin kalıntıları. 6.yy a ait yapı döneminde hayli iddialı olarak yapılmış ve inşaatı ve dekorasyonu için Anadolu, İtalya ve Tunus’tan malzemeler getirtilmiş. 1204 ‘te İstanbul’a gelen Haçlılar tarafından yağmalanarak malzemeler Avrupanın dört bir tarafına polyeuktoskaçırılmış. Sütun ve kaplama mermerleri bugün hala Venedik San Marco Kilisesinin cephelerinde görülebilmekte. Haşim İşcan Geçidinin yapılması sırasında ortaya çıkmış olan bu zengin ve görkemli hayaletin altyapısına ait duvarların bir parçası, geçit duvarlarının içinde halen kaplanmadan bırakıldığı şekilde görülebiliyor ki ben orasını, yıllarca o güzergahtan geçip de duvar kaplamaları dökülmüş bir türlü onarmıyorlar diye düşündüğüme bin pişman hayıflanıyorum şimdi.

untitled6Bugün kalıntısını bırakın yeri bile kalmamış olan Çandarlı İbrahim Paşa Çifte Hamıma hakkında da kısa bir bilgi aldıktan sonra, bir zamanlar var olarak kente hizmet etmiş bu görkemli yapıların var olduğunu bildiğimiz hayaletleri  peşimizde Valens surlarından geçerek Kadınlar Pazarı’nda yer alan Büryan Kebabı Salonlarından Siirt Şeref Büryan Kebap Salonu’na davet ediliyoruz.

untitled7Üç metrelik kuyularda 9 saat bekletilen kuzu etinden oluşuyor Büryan Kebabı. Bir pide üzerinde servis ediliyor ve özellikle biraz yağı ile yenmesi tavsiye ediliyor ki bende bizzat deneyerek çıtır çıtır kuzu yağının ete çok başka bir lezzet kattığı fikrine katılıyorum. Bilenler kemikli kaburga tercih ediyorlar. Gruptakilerin illaki tadına bakalım dedikleri Siirt perde pilavının hikayesini anlatıyor lokantanın şefi, kaynana gelinine pilavı tarif ederken ‘’ bunu kendi evin gibi düşüneceksin, her şey kapalı bir kutuda yaşanacak, içindeki üzümler hayatın tadını tuz ise tuzunu oluşturacak ‘’ gibi, yemek yeme telaşından çok da dinleyemediğim bir hikaye ile.

DSC_0577[1]Temiz ve itinalı işletmenin ilk kez tadına baktığım Büryan Kababını da, haşlanmış içli köftesini de, hakkı verilerek yapılmış acılı ezmelerini de başarılı buluyorum ama özellikle bumbar dolma ayrı bir övgüyü hak ediyor. Bu kadar yemeğin üstüne yiyecek hal kalmamış olsa da tatlılar bu derece özenli bir öğünden sonra zayıf kalıyor.

İstanbul’un bambaşka bir yüzünün hikayesini dinlediğimiz, hayalet binaların varlığını görmek için hayal gücümüzü kullandığımız yoğun ama şaşırtıcı bir günün sonunda güzel bir ziyafet ile turu tamamlayarak vesile olan n11.com ‘a, geziyi düzenleyen GeziciYak Turizm’e ve eşsiz bilgiler ile bizi aydınlatan sanat tarihçisi Yusuf Bey’e teşekkür ederek ayrılıyoruz……

İstanbul’un hayaletlerini hayal et…..

Behiye Işın – Ekim 2014 – İstanbul Günlüğü

antiochos

Paylaşın: