05 Temmuz 2007 Perşembe
Kim freeshop sevmez…! Tabiki bizde seviyoruz, hem de her seferinde. Freeshop’un aynısını dışarıda bir alışveriş merkezi olarak oluşturun, bu kadar cezbetmez. Havaaalanında olunca iş değişiyor. Nadir gidilen bir yer olunca, satılanlar da nadir ulaşılır hissini veriyor. İllaki birşey almazsak bir fırsatı kaçıracakmışız telaşını yaşıyoruz.
Çocuklarla olunca, artık yaşı ilerlediği için, çikolata raflarının bilincine varan Çağan ve M&S’lerin oyuncaklarının hepsini aldırmaya çalışan Çaka ile pek keyfine varamıyoruz. Tek tesellimiz, çocukların ilk freeshop deneyimini, mala ve cana zarar vermeden atlatmaları oluyor.
Uçak konusunda, yurtiçi mecburi çocuklu aile seyahatlerinden ötürü, deneyimliyiz. Kalkarken ve inmeden önce çiğnemek üzere sakızlarımız, buruna damlatmak üzere, Otrivine’lerimiz hazır. Oyalanmak içinde bol çikolata, şeker, oyuncak alındı.
Çağan’a ,” uçakta kemer açılmaz ve tuvalet haricinde dolaşılmaz” şeklinde bir uçuş sistemini kural olarak benimsetebildiğimiz için, Çaka’da haliyle, yavru köpek misali, onu taklit ediyor. İkramlarda içecek olarak, mutlaka suyu tercih ediyoruz, çünkü kaçınılmaz olarak döküldüğü zaman leke yapmıyor ve çabuk kuruyor. Meyve suyu daha problem.Yani tecrübemiz denenmiş ve sınanmış olarak sabit.
Sonuç olarak sorunsuzca uçup, Ercan Havaalanına iniyoruz. Tüm ada ülke/şehirlerinin güvenlik geçişleri böyle umursamaz bir rahatlık içinde mi oluyor acaba ? (Bkz.ilerideki bloglarım Kos-2008 ) Gelse bile buradan başka bir yere gidemez düşüncesi mi veriyor bu tavrı, nedir bilinmez ama, lakaytlığa varan bir rahatlık hakim. Türkiye’den geliyoruz diye belki de…
Transfer otobüsü ile yaklaşık bir saatlik bir yolculuk ile adanın diğer tarafına geçiyoruz. Girne‘den Magosa‘ya.
1981 den sonra Kıbrıs’a ilk gelişimiz. Değişmiştir herhalde diye düşünürken, adayı enine geçiyoruz, değişen tek taş yok. Çorak, kurak ve sarı. Sadece bu kelimeler bile insanın sıkılmasına yetiyor. Hükümetin, Magosa‘dan yaklaşık Dipkarpaz‘a kadar olan sahil şeridini turizm bölgesi yapma politikası var. Bizde o bölgede, Bafra‘da, çok reklamı yapılan, Kaya Artemis Resort Otel’e gidiyoruz.
Çocukların uçakta uyumamak, taşıtla gidilen yolun da, son 10 dk.sında derin uykuya dalmak gibi bir kuralları olduğu için, otele gelince derin uykudan zorla uyandırılan çocukların sevimli yüzünü resepsiyon görevlilerine göstererek, kendimizi hızlı bir servisle kara listeye aldırıyoruz.
Otelin, ana binası görkemli bir yapı, iddiası da bu. İçerisi oldukça ihtişama ve gösterişe yönelik dekore edilmiş. İkram ettikleri kokteyler iyi geliyor, zira sıcaklık hatırı sayılır düzeyde ve nerede Antalya’nın çam ormanları, benim boyumdan yüksek bitki yok, (boy:1.64cm)görüntüsü bile serinletemiyor.
Ana yapının dışındaki odalar için aynı özen gösterilmemiş, hatta otel apar topar açıldığı için bazı teknik aksaklıklar var ama, hakkını yemeyelim ; temiz, rahat, geniş.
Açız, yemeğe gidiyoruz. Açık büfe, insanlara uygun şeçenek çokluğu yaratmak için sunulan bir uygulama olsa da, seçmeden hepsini yiyeyim dediğin zaman sorun oluyor. Türk tipi insana uygun değil. Çağan da, Antep genlerine sahip bir çocuk nede olsa.
Sonuç olarak, uçakta yediği çikolataların üstüne, profiterol ve çikolatalı pudingler eklenince, yemekhanenin tam ortasına kusuyor. Kibarca temizliyorlar. Bizim sükunetle başka masaya geçmemiz, durumu ne kadar kurtarıyor kestiremiyorum….Yavru vatan’da olmasak, ”Türkler geldi ” , fenomenini gerçeğe çevirmiş olacağız.
Havuza girince sakinleşiyoruz…
Otel müşteri çekmek ve TV yayınları ile reklam yapmak için, A1 boksu müsabakaları tertipliyor. Bokscular gündüz antreman yapıyorlar, sonrada ortada dolaşıyorlar, ilgi çekici oluyor. Çoluk çocuk peşlerinden ayrılmıyor…
İlk gecemiz perşembe akşamı olduğu için otelin düzenlediği ekstra bir eğlence yok, alternatif, Kıbrıs’ın en önemli cazibe konusu olan, casino ile sınırlı. Yarınki gezi bizim için daha önemli..
Yavru vatanda ilk gecemiz, ”Çocukla Geziyorum”un da ilk gecesi aslında…
kibris-2-gun-girnelefkosamagosa
kibris-3-gun-kaya-artemis-resort