Çocukla Geziyorum

STRASBOURG – 3.gün COLMAR

02 Ocak Cuma 2009

Şık kahvaltımızın heyecanı ile koşa koşa iniyoruz kahvaltı salonuna. Dün tatmış olduğum muhteşem lezzetli, sütte çırpılmış yumurtadan yeme hayalinde iken, bir türlü fransızca nasıl söylendiğini hatırlayamadığım için, saydıkları seçeneklerden seçtiğim sonucunda, bu seferde rafadan yumurta geliyor. Hayal kırıklığı büyük. Süs narlarının güzelliği ile avunmaya çalışıyorum, çok fena göz koymuş olarak.

Gara gitmek için otelden çıkar çıkmaz görüyoruz ki, bugün dünden daha soğuk. Strasbourg’da yaşayanlar bizim gibi giyinmiyorlar bu soğuğa rağmen. Biz dağ kıyafetlerimiz ile dolaşıyoruz. Kar botları, tipi maskeleri, atkılar, şapkalar, kayak montları, termo çoraplar v.s., yinede donuyoruz. Yorgun olmak mı bu kadar soğuğu hissettiriyor, yoksa sıcak ülke insanı olmak mı bilemiyorum ama, gözüm sürekli çocuklarda. Ben abartısız beş kat giyinerek dolaşıyorken, onlar daha makul ölçülerdeler ve yinede benden daha sıcak ve mutlular.

Onlar hasta olmadığı sürece sorun yok. Tek problem kapalı bir yere girdiğimizde, o kadar eşyayı üstümüzden çıkarmak ve sırasıyla tekrar giymek oluyor. Kazak-hırka-palto-eldiven-atkı-şapka..
Aynı sistematiği hem kendimize, hem çocuklara yapmak bayağı bir efor harcattığı gibi, bir de o kadar eşyaya sahip olma zorunluluğu var. Çocukları Tekin ile paylaşıyoruz. O Çağan’ı soyup giydiriyor, ben Çaka’yı.

Zaten kalabalık bir grubuz, yer bulmakta zorlanıyoruz, bir de soyununca eşyalarda bizim kadar yer kaplıyor. Avrupa’nın bu sakin ve dingin ortamında, bizim yarattığımız hareketi, kargaşayı ve kapladığımız hacmi düşünün artık. Sadece bizi izlemeleri bile, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesinden korkmaları için bir neden.

Bugünkü gezimiz kısmi olarak Alsace Bölgesi’ni tanımaya yönelik. Bölgenin Strasbourg‘dan sonra önemli kentlerinden bir diğeri Mulhouse. Biz daha romantik ve yakın olan Colmar‘ı tercih ediyoruz. Colmar‘a çok yakın mesafedeki Ricquewir Köyü’de çok ziyaret edilen, bölgenin kırsal yapısını doğal hali ile görebileceğiniz noktalardan biri. Planımızda orasıda var ama, nasıl gidebileceğimizi bir türlü öğrenemiyoruz. Garda sorduğumuz görevlinin bölgeyi tanımaması ve hangi tren yada otobüsle gidilebileceğini söyleyememesi mümkün değil, çünkü işi bu. Ancak, Colmar için, 4 yetişkin 3 çocuk bileti istediğimizi söyleyip, özellikle parmaklarımızla da göstermemize rağmen, görevlinin yaklaşık beş dakika kadar düşünüp, ”yani siz 7 kişi misiniz” diye sorması üzerine, konu hakkında fazla ısrarcı olmuyoruz. Sadece bize vermeyi becerebildiği biletleri alıp, Ricquewir hevesi sonucu bilmediğimiz bir yerlere gitmemek için, bu sevdadan vazgeçiyoruz.

Bir saate yakın süren tren yolculuğu, dinlenmeyi ve ısınmayı sağladığı için iyi bir gezi yöntemi oluyor. Colmarda istasyondan inince, ofisler kapalı da olsa, dışarı bıraktıkları şehir haritasından alıyoruz, zaten City Center ( Şehir Merkezi ) okları sizi haritaya bakmaya gerek olmadan, tarihi merkeze yönlendiriyor. ( www.ot-colmar.fr )

Colmar, Alsace Bölgesi‘nin, Alsacien Wine Route ( Alsaz Bölgesi şarap yolu ) denen güzergahı üzerinde, şarap başkenti bir kasaba. Alsace Bölgesi‘nin karakteristik özelliklerini taşıyan ve bu özellikleri çok da iyi koruyup, değerlendirebilmiş bir yer. Tarihi şehire girdiğiniz an, Alsace evleri başınızı döndürüyor, hangi birine bakacağınızı şaşırıyorsunuz. Dar sokaklarda fotoğraf karesine sığdıramadıklarınızı, aklınıza kazımak için çaba sarfediyorsunuz. Evlerdeki renk ve süs cümbüşü, her birinde kullanılan ortak payda olan ahşap ile dengesini buluyor.

Trenden indikten sonra ortalıkda kimsecikler görünmezken, tarihi şehre girer girmez, oldukça kalabalık bir turist yoğunluğu ile karşılaşıyoruz. Şehir bizi etkisi altına alıyor ve donana kadar sokakları büyülenmiş gibi geziyoruz. Soğuğun nihayetinde çocukların tuvaleti gelince, mecburen bir açık kafe arama telaşı başlıyor. Günlerden cuma ve ayın 2’si iken ve bu kadar turist mevcutken, nedenini anlamadığımız şekilde restaurant ve kafelerin kapalı olması, bizi biraz panikletiyor.

Zoraki bulduğumuz bir pub’a, çocuk girebilir mi diye sormadan doluşuyoruz. Soyunduktan ve bayağı bir yer kapladıktan sonra, kimse bizi dışarı çıkarmaya cesaret edemiyor.

Colmar, küçük bir kasaba olarak, kışın ortasında bile bu kadar turist çekebiliyorken, yinede yetinmemiş. Museum Unterlinden (www.museum-unterlinden.com), Museum Bartholdı ( burada yaşamış ünlü heykeltraş ) (www.musee-bartholdi.com ), Museum Colmar ( www.museecolmar.org) ve Musee de Jouet ( oyuncak müzesi )(www.museejouet.com ) gibi müzelere sahip. Sanırım uzun süren bir yeni yıl tatili yapıyorlar, çünkü hepsi kapalı, ekonomik rahatlık bu olsa gerek.

Isınıp, karnımızıda doyurduktan sonra, Colmar‘ın, Petite Venise ( Küçük Venedik ) denilen bölgesine doğru ilerliyoruz. Place du Marche aux Fruits‘den, Grand Rue ‘yi takip ederek, Rue de le Poissonnerie caddesine doğru gitmek için geçmek zorunda olduğunuz köprünün bulunduğu bölge, Petite Venise. Yaz aylarında tekne ile nehir üzerinde kasabayı tanıtan geziler yapılabiliyor. Küçük ama, sadece görmenin bile insana keyif verdiği bir alan.

Bazı oluşumları, olduğu gibi bırakarak, yerel ve kendine özgü olanın zamanla değer kazanacağı fikrini çok iyi benimsemiş insanlar. Eski şehirlerde, kendi kültürel kimliklerini değiştirmeden ve modernlik adına ezmeden, birlikte gelişmenin daha etkileyici olduğu bilincini yakalamışlar.

Türk insanının, koruma bilincinin gelişmemiş olması, savaşçı bir toplum kimliği ile yerleşik düzene geç geçmemizden mi kaynaklanıyor yoksa sadece cehaletimizden mi. Belki de, eskiyi korumakla uğraşmak yerine, modern olduğunu iddia ettiğimiz ucubelerden rant kazanmak, Türk uyanıklığına daha uygun düşüyordur.

Colmar‘ın güzelliğini ve huzurlu havasını içimize iyice yerleştirip, muhteşem soğuğa daha fazla yenik düşmeden, dönüş yoluna geçiyoruz.
Strasbourg‘da, gar yolu ile otel yolu arasında, Place de L’Homme de Fer meydanına yakın, Hyppopotamus Restaurant zincirinin Strasbourg şubesini farkediyoruz. Bu restaurant, menüsü et üzerine olan, çocuk dostu bir yer. Yemek siparişi beklediğimiz sürece, çocuklara oyalanmak üzere balon, şeker, çeşitli oyuncaklar v.s. ikram ediyorlar. Mekan geniş, masalar rahat. Genelde grupların olması, kalabalık olmayı da gürültülü olmayı da farkettirmiyor. Etin çeşitli şekillerde işlenmiş hali ile bir menü yada yemek seçebiliyorsunuz ki bize hitab edebilecek çöp şiş tarzı ve dürüm tarzı seçenekleride var.

Nihayet rahat rahat, doğru dürüst bir akşam yemeği yiyoruz…

strasbourg-aralik-2008-09

strasbourg-1-gun-yilbasi

strasbourg-2-gun-noelin-baskenti

 

strasbourg-4-gun-europapark

strasbourg-5-gun-petite-france-donus

 

 

Paylaşın: