04 Ekim Cumartesi 2014
La Rochelle, İle de Ré, La Rochefort, İle d’Aix, Fort Boyard, Cognac
Sabah, öksürmek, hapşırmak ve sürekli burun silmek dışında kendimi biraz daha iyi buluyorum. Gezi başlayınca da başım iyice açılıyor, aldığım sayısız vitamin, mineral ve ateş düşürücünün de bunda payı var tabii.
La Gironde nehrinin ( La Garonne ve La Dordogne nehirlerinin birleşip oluşturduğu nehir ) okyanus ile birleştiği halice paralel, yukarı kuzeye doğru çıkıyoruz bugün. E-5 ( evet E-5 ) otoyolundan 2 saate yakın sürüyor.
Geçtiğimiz şarap bölgesi, önce Bordo tarihi şehir merkezinin tam karşı kıyısı olan iki nehrin arasında kalan bölge. Bu bölgeye ‘’Entre deux Mers ‘’ yani ‘’ iki deniz arası’’ deniyor konumundan dolayı ama burası genellikle ikinci sınıf şarapların üretildiği bir bölge.
İkinci nehir La Dordogne nehrini geçince Fronsac ve Blaye bölgesi bağları yer alıyor. İki nehir birleşip La Gironde nehrine dönüşünce suladığı doğu kıyıları ise Medoc, Haut Medoc, Margaux ve Pauillac bölgeleri ki dünyanın en ünlü şarap şatolarından bazıları
burada dolgun tanenli Cabernet Sauvignon üzümleri ile en güzel Bordeaux şaraplarından üretiyorlar.
A-10 otoyolu ile devam ediyoruz. Fransız karayolları, son derece kullanım rahatlığı sunan, en ufak bir durumda kilometrelerce önce ikaz eden, bilgilendirme, yönlendirme konusunda son derece detaylı bir sisteme sahip, yorulmak da mümkün değil, kaybolmak da.
11.yy.dan beri bir ticaret merkezi olan deniz kenarındaki La Rochelle kasabasının tarihi ama enerjik yapılı eski şehir merkezinde iner inmez, ilk görüşte hoşa giden bir başka kasaba ile karşılaştığımızı anlıyoruz. Bu etkide içerilere sokulan deniz kanalının, sıkça karşınıza çıkan yelken direklerinin ve karanın ortasında sandığınız deniz fenerinin payı büyük.
La Rochelle’in kalvinistleri ve İngilizleri desteklemesi nedeni ile Kardinal Richelieu tarafından yerle bir edilmesi neticesinde şehirde, 1628 tarihi öncesine ait pek bir yapı
görülemiyor. Sağ kalabilmiş iki tarihi kule, Tour de la Chaine ve Tour St.Nicolas, limanın ağzında iki kadim bekçi gibi yükselerek şehrin denizle iç içe olan yapısına ve tarihine özel bir gönderme yapıyorlar.
Önce, limanı çepeçevre sarmalayan sıra sıra kafe ve restoranlar hoşumuza gittiği için Quai Duperré üzerinde bir kafede oturuyoruz. Çocuklar çikolatalı muzlu kreplerini yerken bizde ‘’café au lait’’ ( sütlü kahve ) lerimizi yudumlayarak, sayısız deniz savaşına tanık olmuş eski limanın turistler ile şenlenen
hareketini seyrediyoruz.
Tabii yoldan dolayı aslında vakit öğlene geldiği için de bu kısa keyif anlarımızın kefaretini, Tour St.Nicolas’ın tepesine çıkan merdivenleri neredeyse koşarak tırmanmak zorunda kalarak ödüyoruz. Çocukların bedava, yetişkinlerin 6 € olduğu kule ziyareti öğlene kadar açık olduğundan kapatmak zorunda olduğunu söylüyor görevli. ‘’ Taaa Bordo’dan geldik, vallahi hemen inip çıkıcaz ‘’ tarzı bir Türk tipi ısrarlı yalvarma yakarma sonucunda görevliyi ikna ediyoruz ama nefes nefese çıkış ve
özellikle daracık yüksek basamaklı kule merdivenlerinden hızlı çekimde iniş, biraz hırpalıyor. http://youtu.be/4Eu95uzQluo
Ama kulenin tepesindeki manzara tüm eski liman, kasaba ve açık denize hakim olduğu için eziyete değiyor. Kulenin, amirallerin savaş yönettiği odasında biz de bir deniz savaşını yönettiğimizi hayal ederken bir taraftan da okyanus kıyısındaki marinada bin kadar yelkenli var mıdır diye saymaya çalışıyoruz. Bine kadar sayacak vaktimiz olmuyor ama daracık merdiven koridorunda yüksek basamakları döne
döne temkinle inmeye çalışırken, duvarlara başka bir zamanın karakteristik fontları ile kazınmış başka yaşamlara ait insanların isimlerinin baş harflerini görebilecek zamanı buluyoruz.
Tour St.Nicolas’dan çıkıp denize doğru devam ederseniz kısa mesafede La Rochelle akvaryumuna ve Denizcilik Müzesine ulaşabiliyorsunuz. Biz eski limana geri dönerek Saat Kulesi’nin içinden geçip eski şehrin ana caddesi Rue du Temple ‘ı dolaşıyoruz. 35 numaralı yapıda parfüm şişeleri müzesi yer alıyor ve envai çeşit göz alıcı şişe ilgi çekiyor.
Eski limanın rıhtımındaki restoranlar çok cazip görünse de Tour de la Chaine ‘e doğru ve dolayısı ile otoparka doğru geri dönmeye başlıyoruz. Tour de la Chain, ücretsiz olarak gezilebiliyor ancak bugün özel bir davet için kapatılmış. Tour St.Nicolas’dan farklı bir görüş sunmayacağı düşüncesi ile
davettekilerin atıştırdığı ikramlıklara bir müddet yutkunarak bakıp istihkam duvarlarının diğer ucundaki Tour da la Lanterne ‘ e gitmeye hevesleniyoruz. Tour dela Lanterne içindeki mahkumların ve yabancı denizcilerin duvar yazıları ile özellikle çocukların görmek istediği bir hapishane kulesi ancak kulenin restorasyon nedeni ile kapalı oluşu hepimizi biraz üzüyor.
Arabayı alıp, anakaraya 3km.lik St.Martin de Ré köprüsü ile bağlanmış ‘’ İle de Ré’’ adasına geçerek şöyle bir göz atıyoruz. Bölgede yelkenlilerin ve yelken okullarının çokluğu dikkat çekiyor. Köprüden geçerken sayısız yelkenlinin seyre veya çalışmaya çıktığını fark ediyoruz. Deniz ve denizin sundukları ile iç içe saygılı bir yaşam sunuyor Fransa’nın batı sahilleri.
’’ İle de Ré’’adası mütevazi sayfiye yerleşmelerinin olduğu sakin bir ada. Ekim ayının durağan okyanus kıyılarında pırıl pırıl bir güneşli havada huzura davet ediyor yavaşça süzülen teknelerin koyu maviye karışan beyaz yelkenlerinin salınmaları.
A837 otoyolundan geldiğimiz istikamette Sainte kasabasına kadar giderek, bu noktadan Cognac yönüne sapıyoruz. La Rochelle’den sonra geçtiğimiz Rochefort kasabası, Fransa’nın en büyük tersanesini barındırmaktan başka aynı zamanda Pierre Loti’ninde doğum yeri. Oryantal bir dekorasyon ile bezenmiş Loti’ye ait
eşyaların sergilendiği bir ‘’Maison de Pierre Loti ‘’ evi bulunuyor.
Rochefort’un karşı kıyısındaki küçük adacık ‘’ İle d’Aix’’ , sürgüne gönderilmeden önce Napoléon’un bir müddet tutulduğu ada. Müzesini ziyaret etmek isteyenler, anakaradaki Fouras noktasından adaya kalkan feribota binerek gidebiliyorlarmış. Gözde bir tatil beldesi olan Rochefort sahilleri ve La Rochefort şatosu, bölgede tatil yapmayı planlayanlar için çekici noktalar.
Rochefort’un biraları Trappistes 6,8,10 numaralar kendine has özelliği olan bölgenin eksantrik bir başka içkisi. Rochefort kasabasına çok
yakın olan Notre-Dame de Saint-Rémy manastırında 1595 yılından beri bu biralar üretiliyor. Bugün geriye 15 keşiş kalmış. Rochefort 6, yılda bir kere üretiliyor, kırmızımsı rengi ve acı tadı ile %16 alkol oranına ve tüm bira üretiminin içinde sadece %1 lik bir paya sahip.
Rochefort8, sarı kahverengi renkte ve daha meyvemsi tadı ile demi-sec bir bira. Sadece yeni yıl kutlamaları için üretiliyor, % 20 alkol içeriyor. Rochefort 10 ise, kırmızımsı kahverengi ve %25 alkol derecesine sahip.
Bölgenin bir başka ilgi çekici ve önemli yapısı ise küçük ada İle d’Aix ile gözde bir tatil beldesi olan Fransa’nın Korsika’dan sonra ikinci büyük adası olan ‘’ İle d’Oléron ‘’ arasında bir kayalığın üzerine kayalık ebatlarında inşa edilmiş olan Fort Boyard. Bir dönem hapishane olarak kullanılan yapı, kendi adı ile anılan bir televizyon yarışma programı ile tüm dünyada tanınmış.
Sainte sapağından yarım saatte ulaştığımız ‘’Cognac ‘’ kasabası, La Charente Nehri kenarına kurulmuş küçük bir kasaba ama düşük alkollü beyaz şarabın damıtılması ile yapılmış brendi tarzı alkollü bir içki olan konyak markaları ile tüm dünyada fazlası ile tanınıyor. Courvoisier, Camus, Hennessy,
Remy Martin, Martell en bilinen markalar. Konyak kelimesi ise yine şampanya gibi bölgede üretilenlere özel olarak tescilli bir ad.
Konyak içkisinin değeri , 5-40 yıl boyunca meşe fıçılarda yıllandırılmış olmasında ve harmanın özelliğinde yatıyor. Kalite aşamaları V.S.O.P. olarak sınıflandırılıyor. VS: Very Special veya ✯✯✯ (üç yıldızlı), VSO: Very Special Old, VSOP: Very Special Old Pale. Bunların dışında markalara göre farklı sınıflandırmalarda mevcut; Napoleon, Extra, XO, Vieux, Vieille Réserve, Hors d’âge. Uzun yıllar bekletilmiş olanları tahmin edilebileceği gibi ufak bir servet ediyor.
Küçük kasabanın kendi gibi küçük ama samimi merkez meydanından, eski şehrin şimdi yaya ve alışveriş caddesi olmuş sokaklarını geçerek aşağı nehir kenarına iniyoruz ve yörenin en eski konyak şatosu Baron Otard’a gidiyoruz. Nehir kenarında, Pont Neuf köprüsünün
ayağının bulunduğu noktada yer alıyor. 15-16.yy. tarihli Kral I.François’nın doğduğu şato burası aynı zamanda. ( www.baronotard.com )
Belli saatlerde yapılan rehberli turlara katılarak şatoyu, yer altında şatonun kalın duvarları ve Charente nehri ile mükemmel yıllandırma olanağı sağlayan mahzenlerini görebiliyorsunuz.
Otard ailesi adını 9.yy.da yaşamış Norveçli savaşçı Ottar’dan alıyor. 17.yy.da aile İskoçya’da yaşıyor ve Stuart hanedanını destekliyor. İhtilal ile 1688’de Fransa’ya sürgüne gönderiliyorlar. Aileden James Otard 1701’de 14.Louis tarafından Baron ilan ediliyor. Adı ile anılan konyak evini kuran Jean
Baptiste Antoine Otard bizzat Cognac kasabasında doğuyor ve bugünkü şatoyu inşa ediyor. Fransız ihtilalinde diğer tüm aristokratlar gibi giyotine gitmekten, son gün çıkan Cognac kasabası halkının isyanı ile kurtularak İngiltere’ye kaçan ve bir zaman sonra idam edilmeyen tek aristokrat olarak simgeleşen Baron Otard, bu kısmetsiz ama köklü ailenin soyundan geliyor. Alkol ve içki ile hiç ilgilenmeyen ve tabiki ilgilenmemeleri de gereken çocuklara, bu masalsı hayatlar ve özellikle giyotinden kaçış kısmı, bizim kalp atışlarımızı değiştiren fiyatlara sahip anlam veremedikleri şişelere göre çok daha heyecanlı geliyor.
Turun sonunda herkese iki çeşit konyaktan birer küçük tadımlık ikram ediliyor. İkramları 28 € luk bir yeni üretim ile 48 € luk biraz daha hallice bir üretimden yapıyorlar. Diğer yıllanmış konyakların yanına yaklaşılamayacağı için ancak 48 € luk bir şişe almak ile yetiniyoruz.
Yoğun bir günü Bordeaux merkez de Cafe de Paris soslu antrikot yiyerek ve bu sefer bir Pessac Leognan şarabı deneyerek noktalıyoruz…. İri gövdeli, etkili bir şarap…
bordeaux-sarap-bolgeleri-ve-bordeaux-saraplari
bordeaux-2-gun-bassins-darcachon
Trakya bölgesinin en önemli turistik bölgelerinden biri haline gelen Lüleburgaz, son dönemlerde yapılan çalışmaların ardından oldukça modern bir görünüme ve mimariye sahip oldu. Sakin bir tatil yapmak ve doğal...
Sabah altın rengi kumlarda güneşlenirken, öğlen kendinizi bir tapınak gezisinde bulacağınız kadar zengin olanaklar sunan Didim, Ege’nin en güzel turistik ilçeleri arasında yer almaktadır. Masmavi denizi, ünü ülke sınırlarını...
Bir Dönemin En Görkemlisi: Ani Harabeleri Son yıllarda GAP turu, Doğu Ekspresi turları ve Anadolu turları özellikle gezginler ve turistler için çok popüler olmaya başladı. Hal böyle olunca ülkemizin...
Ellerindeki petrol zenginliğiyle Ortadoğu’nun Hong Kong’unu yaratmış Birleşik Arap Emirleri.
Dubai, arkasında bulunan Arap Çölü'ne bitişik.
Rakımsız, düz çöl topoğrafyası insan eliyle yapılan binalarla göğe doğru ivme kazanmış.
Burj Al Arab dünyanın 7 yıldızlı olarak derecelendirilen tek oteli.
Behiye Işın | Nisan 27, 2021
Behiye Işın | Mart 20, 2021
Behiye Işın | Şubat 4, 2015
Behiye Işın | Şubat 4, 2015
Behiye Işın | Şubat 4, 2015
Behiye Işın | Şubat 4, 2015
