Çocukla Geziyorum

GÜNÜBİRLİK GAZİANTEP – Nisan 2015

DSC_1087[2]

Ailevi sebeplerden ötürü senede en az iki kere ziyaret ettiğim bir şehir Gaziantep. Detaylı yazılarını pek çok kez düzenledim.  ( gaziantep-kasim-2009)

GaziantepSon bir iki yılın hızlı artan bir eğilimi olarak Gaziantep kısa süreli ziyaretlerin veya Güneydoğu turlarının vazgeçilmez rotası olmuş durumda. Özellikle İstanbul’dan sırf günübirlik yemeğe gelerek tıka basa kebap ve baklavaya gömülmek, Elmacı pazarından kilolarca biber, sumak, sucuk, fıstık almak pek bir moda oldu. Gaziantep’e olan ilginin gittikçe yükselen bir tutkuya dönüştüğüne bizzat tanık olunca güncellenmiş bir öneri sayfası hazırlamayı gerekli hissettim.

Sabah erken saatte Gaziantep’e geliyorsanız yapılacak ilk iş, aslında ne şekilde ve ne süre ile gelirseniz gelin yapılacak ilk iş, Şahinbey Kozluca Mahallesi, eski çarşı içindeki Metanet Lokantası’na uğrayarak ‘’beyran’’ içmek olmalı. Antep’lilerin Metanetsabahları içtiği bu çorbanın mideyi toparlama özelliği müthiş. Eskiden sadece sabahları bulunan beyran, yapan yerlerin sayısının çoğalması ile her öğün farklı yerlerde içilebiliyor. Ama Metanet, beyranın duayeni. Sahibi her gün sabahın çok erken saatinde gelerek işini bizzat kendisi yapıyor ve öğlen kebap servisinden sonra kapatıp gidiyor. Çok geçe kalmamak lazım.

En önemli özelliği yapımının 10 saat sürmesi. Koyunun kürek kemiğinin üstündeki et kullanılıyor ve 10 saat kadar pişen et kemiğinden ayrılıp ilik gibi oluyor. Sonrasında haşlanmış pirinç ile karıştırılıp çok kuvvetli Beyranateşin üzerine konan siniden cazırdama sesi gelince üzerine et suyu dökülüyor. Kırmızı pul biber ve sarımsak koyularak servis ediliyor. Sıcak et suyu ve sarımsak mideyi günün geri kalanındaki yığılmalara hazırlıyor. Yani beyran içtikten sonra midenizin yediklerinizden dolayı bozulma riski bir nebze azalıyor.

DSC_1083[1]Metanet’in bulunduğu sokak eski şehir içi. Tüm Antep’te sıklıkla rastlayacağınız üzere, sarı kesme taş Antep evleri Belediyenin iyi çalışması sonucu pek çok mahallede restore edildi, özellikle saç kaplama cumbalı evlere durup şöyle bir göz atmanızı öneririm. Sarı ve kara taşlardan yapılma eski camiler ise Güneydoğuya özgü bir karakteristik. Minarelerde seramiklerle, bazılarında ise seramik tabaklar ile yapılmış süslemeler son derece ilgi çekici. Karşınıza gelecek olan Kozluca Camii de bunlardan biri. Gaziantep’te ayrıca aynı sarı ve kara taş işçiliği ile yapılmış iki büyük kilise var, eğer vaktiniz varsa özellikle Kolejtepe’dekini ziyaret listenize ekleyin. ( Kurtuluş Camii artık )

Beyranın üstüne yine sabaha özgü bir yemek olan katmer ile devam edebilirsiniz. DSC_0034[1]Benim için katmerin en güzeli Orkide pastanesindedir. Daha hafif bir versiyonunu ise şehir dışındaki Başpınar’da bulunan Ünal’da yedim. Ama merkezin katmercisi  Zekeriya Usta. http://www.katmercizekeriya.com/ Yaya yolu olarak düzenlenmiş oldukça büyük olan çarşı içinde Körükcü Sok, B Hilmi geçidinde yer alıyor.

Katmeri hazmetmek için biraz dolaşmak ve hareket etmek gerek. O zaman yine Metanet tarafına dönerek Elmacı pazarında toz biberler, pestiller, sucuklar, fıstıklar, kuru patlıcanlar arasında neye bakacağınızı şaşıracağınız bir alışveriş çılgınlığına dalabilir veya Elmacı pazarının tam karşısındaki Bakırcılar Çarşısını gezebilirsiniz.

DSC_1076[1]Tahmis Kahvesinde bir yorgunluk kahvesi içmeden dönmemek gerekir. Sıcak havalar için yolun karşısında bir bahçe tahsis etmişler ancak güzellik binanın içinde. Tahmis Kahvesi 1635’den beri faaliyet gösteren, Türkiye’nin en eski kahvehanelerinden biri. Tarihi boyunca Gaziantep şehrinin bir çok kültürel ve toplumsal olaylarına tanıklık etmiş. İç mekanın ferah, ahşap dokulu şıklığında fonda kahve içip oyun DSC_1087[2]oynamaya gelmiş yaşlı Antepli beyefendileri de izlemek mümkün. Gelmişken Anadolu’nun kırsal bölgelerinde doğal olarak yetişen bir ağaçtan üretilen Menengiç ( çitlembik, çıtlık, çetene ) kahvesi denemeyi unutmayın. http://kultur.tahmiskahvesi.com.tr/ Öneri değil, sadece tercih meselesi.

Öğlen yemeğine kendinizi hazırlamanız için Antep Kalesine çıkmanızı öneririm. Kaleye çıkmadan önünden geçeceğiniz Naib Hamamı ( 1640 ) Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde sözü edilen bir yapı. Başarılı bir restorasyonla kullanıma sunuldu. http://www.naibhamami.com/

DSC_0041[1]Gaziantep Kalesini çevreleyen yollar boyunca mevsimine göre, Antep peyniri, kırma yeşil zeytin ya da ütülenmiş dizi dizi kelleler görmek mümkün ki es geçmeyin derim. Yerel kültürün en özel yansıması bu sokaklarda yatar. Kalenin tam karşısındaki sokakta ise Hösükoğlu isimli geleneksel bir ekmek fırını bulunuyor ki artık tırnaklı ekmeklerin nasıl piştiğine mi bakarsınız, yoksa sadece isme mi takılırsınız bu konuda da tercih sizin.

Gaziantep Kalesi, tüm Antep’in manzarasına hakim bir konumda. Roma döneminden kaldığı sanılıyor. Tepenin alt kısımlarında mağaralar ve kazısı korumaya alınmış bir yerleşim bulunuyor. Kale, günümüzde  “Gaziantep Savunması ve Kahramanlık Panoraması Müzesi” olarak kullanılmakta. Gaziantep’in gösterdiği savunma, 45 dakikalık bir belgeselle kale içerisinde DSC_1089[1]gösterilmekte. Aynı zamanda son derece bilgilendirici açıklamalar ve heykeller, kabartma gravürler ile Gaziantep’in yaşadığı dönem çok güzel anlatılmış.

Gaziantep’in direnişi, Kurtuluş Savaşı öncesinde bir başlangıç olarak kabul ediliyor. Halkın çektiği haksız sıkıntıları, yazılanları okurken sizde yaşıyorsunuz. DSC_1088[1]Antep direnişinin başlangıcını, annesini taciz eden yabancı askerlerce şehit edilen Şehit Kamil isimli 16 yaşındaki genç oluşturuyor. Şahinbey isimli subay ise neredeyse tek başına düşmanı uzun süre oyalayarak halkın kaçması için önemli bir rol üstlenmiş. Her ikisi de bugün şehrin önemli ilçelerine isim olmuşlar.

Pek çok yerel kahraman ile halk, düzenli ordu yapılanmasına geçene kadar oldukça büyük sıkıntılar çekmiş ve çok kayıplar vermiş. İnsanların bu toprakları savunmak için gösterdikleri kahramanlıkla gözleriniz yaşarıyor ve tüm yaşanan acıları görünce aldıkları haklı Gazi ünvanı olmadan bu şehrin adını söylemenin, şehir halkının atalarına ne büyük bir saygısızlık olacağını anlıyorsunuz.

DSC_1086[1]Yüreğinizi binbir minnet ve şükran ile doldurduktan sonra kaleden inerken Sadıkağa Sokak’taki Emine Göğüş Mutfak Müzesine uğrayarak Gaziantep yemekleri hakkında bilgi edinmenizi öneririm. Türkiye’nin ilk turizm bakanı olan Ali İhsan Göğüş’ün annesine ait, bizzat yaşadıkları muhteşem bir Antep konağı, Büyükşehir belediyesine bağışlanarak yemek müzesine çevrilmiş ki DSC_0049[1]sadece konağı  görmek bile ayrıca güzel.

İndiğiniz Karanfil Sokaktan, Hamdi Kutlar Caddesine saptığınızda ünü dünyaya yayılmış bir kebap duayenine İmam Çağdaş Lokantasına gelirsiniz. Kız istemeye gittiklerinde oğlunuz ne iş yapar sorusuna kebap fabrikatörü olarak cevap verdiklerini anlatırlar. İçeri girince sizin de fark edeceğiniz gibi adeta bir fabrika gibi işleyen bir kebapçı burası ve artık Antep’in sembolü olmuş durumda. http://www.imamcagdas.com/ Ancak özellikle tatil ve bayram zamanları şehir dışından gelenlerin çok fazla olması ve turlarında grupları genelde buraya getirmesi nedeniyle artık içeri girmek bir sorun olmaya başladı. Bir girip, birde yer bulabilirseniz gerisinde hala test ettiğim üzere DSC_0020[1]sorun yok. Bunca yoğunluğa ve talebe göre lezzet benim denediğim yirmi yıl boyunca hiç değişmedi. Hangi kebabı, üstüne hangi tatlıyı yiyeceğiniz zevkinize kalmış. Geç saatte gelmek de bir çözüm olabilir çünkü burası bir fabrika usulü çalıştığından kebap da, tatlı da bitmiyor.

Eğer içeri girip yer bulmak gibi bir şansı yakalayamazsanız ikinci bir alternatif olarak Antep’in bir başka değişmeyen simgesi Kebapçı Halil Usta. Kendisi kuşbaşı ve küşnemenin piri olarak biliniyor. Ancak oradaki sorun, saati 13.30-14.00 ten sonrasına bırakmamak.  Bu tarz kebap duayenleri başka yerde şube açıp, çok kazanayım, bütün paraları ben kazanayım gibi hırslara kapılmadan sadece ben kebabımı iyi yapayım derdine düştüklerinden, DSC_0050[1]kebabı her gün belli sınırlar içinde yapıyorlar, bu nedenle belli bir saatten sonra bitiyor. http://www.kebapcihalilusta.com.tr/

Eğer tatlıyı İmam Çağdaş’ta yemediyseniz önce karşıdaki Zincirli Bedesten’e uğrayarak Antep’in yöresel özelliği olan Kutnu kumaşından yapılmış birbirinden şık fularlardan bir tane almanızı öneririm. Sonrasında ise tatlının adresi elbette çarşı ana caddesi Ali Fuat Cebesoy Bulvarı üzerindeki Güllüoğlu olacaktır. www.omergullu.com.tr  Güllüoğlu özellikle İstanbulluları yanıltmasın. Buradaki baklavaları yiyince İstanbul’da ben ne yiyorum o zaman diye düşünmemeleri mümkün değil. Yine yirmi yıldır Gaziantep’te bizim için tatlının ilk adresi burasıdır.

DSC_0039[1]Kalan zamanı değerlendirmek için Zeugma Müzesine gitmeden önce şehir içinde mutlaka görülmesi gereken bir başka yer ‘’kasteller’’. Dünyada benzeri bulunmayan,  Türk Mimarisi’ nde sadece Gaziantep’te bulunan ve su mimarisinin eşsiz örnekleri olan Gaziantep Kastelleri, bir çok işlevi bulunan yapılar olarak inşa edilmiş. Şehitler Caddesi üzerindeki Gaziantep Savaş Müzesinin önünden girilen kastelde halkın direniş esnasında bu kastellerde nasıl yaşadığı mizansenlerle anlatılmış. Pişirici Mescidi ve Kasteli de bir başka örnek.

Zeugma Mozaik Müzesi, eski şehrin biraz uzağında yürüme mesafesinin dışında, Sani Konukoğlu Bulvarı üzerinde yer alıyor. 9 Eylül 2011 tarihinde Gaziantep’te açılan ve 1700 metrekarelik mozaik ile Dünya’nın en büyük mozaik müzesi olma özelliğini taşıyan bir yer burası. İkinci gezişimde yeni gelen mozaiklerinde peyderpey ilave DSC_1093[1]edildiğini gördüm. İlk açılan bölüm kesinlikle Gaziantep’e gelip görülmeden dönülmemesi gereken ilk yer. Türkiye’nin gururu olarak kabul edebileceğim bu müzeyi, gerçek buluntuların doğal ortamlarının replikaları ile sergiliyorlar. Kendinizi binlerce yıl öncesinin salonlarında mitolojik kahramanların konuğu gibi hissediyorsunuz. Çingene Kızı Mozaiği DSC_0032[1]sayesinde Gaziantep ve müzesi tüm dünyada tanınıyor ancak emin olun ki diğer mozaikler daha muhteşem.

Artık sona ermeye başlayan günü bir çay veya daha iyisi hazmetmek için birebir olan zahter çayı ile tamamlamanın en güzel yolu ise Masal Parkı, Gaziantep Planetariumu ve Botanik Bahçesini içinde barındıran park alanındaki kafelerden birinde oturmak. Hala doymadım diyenlere burada yer alan, Ayyuş Hanım konağındaki yöresel yemekleri önerebilirim.

Elbette Gaziantep’te daha gezilecek pek çok yer ve yenilecek çok şey var . Her ülkede bir tane olduğu gibi bizimde gastronomi başkentimiz Gaziantep….

HOŞÇAKAL….SEVGİYLE KAL….

http://www.cocuklageziyorum.com/gaziantep-zeugma-muzesiyeni-tatlar/

http://www.cocuklageziyorum.com/gaziantep-kasim-2009/

DSC_1081[1]

 

 

Paylaşın: