09 Ağustos Salı 2011
Sabah erken Bodrum’dan İzmir’in Alsancak Limanı’na doğru hareket ediyoruz. Yaklaşık bir saat kadar önce gemide olunması isteniyor.
Birkaç senedir dışından gelip geçtiğimiz, içine girmediğimiz İzmir’e ulaşınca, kaba bir tabirle ağzımız açık kalıyor. Körfezi çevreleyen dağlar tepeler tek bir nokta kalmamacasına dolmuş. Adeta bir gecekondu denizi, tepelerin etekleri de inişli çıkışlı yamaçların yarattığı, bir ev denizinin dalga efekti.
Kimse alınıp gücenmesin ama bir zaman önce seçimler öncesinde hakkında yapılan ‘’katletmişler ‘’ yorumuna hiç kızmamak gerekir. ’’Güzel İzmir’’in ne güzelliği, ne İzmir’liği, nede şehirliği kalmış. Ölüsü denize düşmüş, dalga ile sürükleniyor sanki.
Bu zavallı yitik şehir görünümünden sonra daha zavallı limanına ilerliyoruz. Öncesinde geçtiğimiz Kordon, hep güzel yine güzel ama, seyredeyim diye baktığın gerçek denizin bakmaya değecek niteliği göreceli.
Büyük Türkiye’nin 3.büyük şehrinin limanına, şehri büyütmekte göstermiş oldukları yaratıcılığı (!) gösterememişler. Yılların Alsancak Limanı, şehrin obur büyümesi yanında eski hali ile kalmış ve şehirlerarası feribot terminalinin hallicesi olmaktan öteye gidememiş.
Buna rağmen dört büyük gemi var. Özellikle burunlarına kadın dudağı ve bıyıklı erkek ağzı resmi çizilerek karşılıklı demirleyip öpüşüyormuş gibi görünen Diva ve Aura gemileri ( Aida Grubu ) oldukça ilgi çekici ve esprili görünüyor.
MSC Cruise şirketinin de bir gemisinin olduğu gemiler içinde çocukların tabiri ile en ‘’ezik’’ görüneni bizim bineceğimiz olan ‘’Ocean Majesty ‘’. Neredeyse bütün ömrünü Ege ve Akdeniz’de geçirmiş olan bu gemi emeklilik günlerini de böyle kısa turlara ayırmış. Bizden daha yaşlı olması nedeni ile otomatikman bir hürmet duygusu beslesek de biraz tedirgin ediyor.
Limanda pasaport kontrolüne girmek ile çıkmak 5 dakika sürmüyor çünkü ne doğru dürüst bir arama var ne de güvenlik. Nitekim bizim gemi ile Atina’da inip bir daha binmeyen sahte kimlikli bir mülteci olduğunu duyuyoruz.
‘’Ezik’’sözcüğünü aşağılamak için kullanıyor olsam da gerçeği de yansıtıyor. Çünkü geminin gövdesi oldukça çarpık ve ezikler içinde. Tipik bir yaşlı yorgun insan görüntüsü veriyor.
Dışına rağmen yakın zamanda yenilenen içi güzel. Bütün mürettabat kapıda misafirleri karşılamak için toplanmış. Pasaportlar seyahat boyunca alınıyor ve yerine gemi kartı veriliyor. Bu kartlar aynı zamanda gemide kullanılan bir çeşit kredi kartı. Limanlarda gümrüklerden giriş ve çıkış yine bu kartlar ile yapılıyor. Bu sebeple cruise limanları diğer limanlardan ayrı.
Yemek ve masa rezervasyonları yaptırıp bizi bekleyen görevli ile odamıza gidiyoruz. Bavullar bizden önce gelerek kapının önünde bekler pozisyondalar. Danimarka gemisinin inanılmaz darlığından sonra odada ranzaların arasında ortada bir tuvalet masası ve onun genişliği kadar boş alan olduğunu görünce hepimiz sevinç nidaları atıyoruz. Görevli seyahat heyecanı sanıyor ama sebep odada adım atacak yer olması mutluluğu.
Kabin yeterli, karşılıklı ranza, orta alan, banyo, tuvalet masası, geniş bir dolap. Kabin görevlisinin adı masaya bırakılmış ‘’Rodolfo’’. Düğmeye basarak çağrılabiliyor. Günde üç kez odayı temizleyip topladıkları gibi gece belli bir saate kadarda koridorda ayakta dikilerek birileri bir şey ister mi diye bekliyorlar. Belki sistem budur ama modern bir kölelik gibi görünüyor gözümüze.
16.30 ‘da gemi beklediğimiz gibi düdüğünü çalarak değil, (çocukluğu ‘’Love Boat’’seyrederek geçmiş olanların bir beklentisi sanırım ) sessizce demir alarak limandan ayrılıyor. Arka güverteden, yavaşça uzaklaşan Alsancak Limanı’nı, Kordon Boyu’nu, Karşıyaka’yı, İzmir’i keyifle seyrederken, asıl görmek istediğimiz körfez çıkışına gelemeden anonslar yapılarak tüm misafirler tatbikat yapmak üzere odalarındaki can yeleklerini alarak büyük salonda toplanmak üzere çağrılıyorlar. Panikle bu tatbikatın yaşından ötürü sadece bu gemiye mi özgü olduğunu soruyoruz bir görevliye. Bu tarz uygulamaların tüm gemilerde yapıldığını söyleyerek bizi rahatlatıyor soruya şaşırmış olan görevli.
Gemide bulunan her yaştan herkesin can yeleği olması ve bu yeleklerin odada hemen erişebileceğiniz bir yerde takmaya hazır olması gerekli.
Nasıl takılması gerektiği, ipleri, üzerindeki ışık, ne işe yaradığı, kurtarma filikaları ve tehlike anında nerede nasıl toplanılacağı gibi konular, görevlilerce tek tek herkes kontrol edilerek anlatılıyor.
Biraz huzursuzluk verici olsa da elzem olan bu uygulamanın ardından gemi personeli kendini tanıtıyor. Geminin kaptanı ve mühendisi Yunan, diğer takım her milletten karışmış. Yönetim kademesi Avrupa’dan Sırp, Makedon, casino Rus, hizmet grubu ise Asya, Filipinler, Malezya, Endonezya’dan derleme. Aşçı grubunda ise geminin tek Türk personeli var. Klasik bir dünya hiyerarşisi nüvesi. Bu turu çok sıklıkla yaptıklarından gemi personelinin çoğu Türkçe biliyor yada anlıyor.
Tur şirketi de extra turlar hakkında bilgi vererek bir sonraki gün başlayacak organizasyonu oluşturuyorlar. Ucuz diye aldığımız bu turda, elzem ve gezinin anlamını oluşturan extra turlar, hepsini alırsak, ana tur fiyatından pahalıya patlıyor. Atalarımız ucuz etin yahnisi diye başlayan sözü boşuna söylememiş, hesabı iyi yapmak gerekli. Dört kişi olduğumuz için iyi bir meblağ tutan bazı extraları, Atina Akropolis ve Santorini gibi, mecburen alıyoruz .
Bütün körfez çıkışı açık denize ulaşana kadar içeride kapalı ve perdeli cam bulunmayan salonda tatbikat, tanıtım ve tur organizasyonu ile geçiyor. Az bir süre, henüz batmamış güneşi yakalayıp, üst güverteleri dolaşıyoruz esen rüzgarla savrula savrula.
Yemekten önce kıyafet değiştirmek için odaya geldiğimizde gemi gazetesinin bırakıldığını görüyoruz. Bu bülten o gün ve gece için gemide olan biten ile gezilecek yerler, yapılan organizasyonlar, gece veya gündüz programı v.s. hakkında bilgiler içeriyor ve gemideki zamanı buradan takip etmek gerekiyor.
İlk gece kaptanın daveti olduğu ve kaptanla tanışılacağı için gazetede belirtildiği şekilde, kıyafetlerin ‘’şık ve zarif ’’ seçilmesi isteniyor.
Tüm görevliler gayet kibar ve sürekli olarak nasıl olduğumuzu, her şeyin yolunda olup olmadığını soruyorlar. Nedeninin büyük olasılıkla, istesen de istemesen de her gün adam başı kesilen 7 euro bahşiş olduğunu düşünsek de, masalarda yazan görevli isimlerinin ve personelin misafirlere yapmacıklık boyutuna varan aşırı ilgisinin nedeni son gün yapılan anketlerle anlaşılıyor. İsmen methedilenler işe devam, diğerleri ilk fırsatta değişiyor.
Sürekli hal hatır soran görevliler, bir tiyatro sahnesini oynuyormuşuz hissi veriyor. Yetmezmiş gibi birkaç garson masalara gelip gitar çalıyor, bazıları da Çaka gibi küçük çocukların olduğu masalarda basit sihirbazlık numaraları yapıyorlar.
Yemeklerden örnekler yapılarak yemek salonunun girişinde sergilenmesi ise menüden seçim yapmadan önce ne ile karşılaşacağınıza dair bilgilenmeniz için iyi düşünülmüş bir uygulama. Yemekleri lezzetli buluyoruz. Menüde başlangıç, ara sıcak ve ana yemek bölümünden seçmeli olarak istediğinizi söylüyorsunuz. Çok gelir diye vazgeçmemek gerekiyor çünkü porsiyonlar minimum yeterlilikte.
Ortam biraz abartılı ve yapmacık gelse de, keyif verici. Muazzam bir sistem ve rutin var. Herkes ne yapacağını çok iyi biliyor. İtiş kakış, koşturma, bağrışma, telaş yok. Sakince işler aksamadan robotize bir şekilde çalışıyor. Kimbilir daha büyük gemilerde sistem ne kadar görkemlidir. Deniz kendine has kuralları ve farklı ritüelleri olduğunu, bu geminin işleyiş çarkında dahi hissettiriyor.
Yemekten sonra Show Lounge – Gösteri Salonuna geçmek üzere kapıda kaptan herkesle el şıkışarak resim çektiriyor ve kokteyline buyur ediyor. İkram edilen kokteyllerimizi alıp tepsilerde servis edilen kanape ve böreklerden atıştırıyoruz. Kaptan ve ekibi tanıtıyor bu sefer kendilerini, hep birlikte kadeh kaldırılıyor, onlar bir yudum alıp bırakıyorlar, biz devam ediyoruz.
Daha sonra başlayan dans ve müzik gösterisini seyrediyoruz. Dançı kızlar hoş, şarkı söyleyenler güzel. Arada çıkan sihirbaz ise biraz irrite edici bir gösteri sunuyor ama, çocukların bayağı ilgilerini çekerek eğlenmelerini sağlıyor.
Gemide her saatte farklı mekanlarda farklı tarzda müzik gösterileri var. Ne tür istiyorsan başka salona geçiyorsun. Hiç boş kalmamak ve sıkılmamak üzerine planlanmış. Geminin küçük bir freeshop’u ve casino’su da mevcut.
Gemi hayatının bambaşka bir yapıda olduğunu, farklı bir hizmet anlayışına ve organizasyona sahip olduğunu gördüğümüz bu tura katılarak önümüzde başka bir kapı daha açmış olduğumuzu düşünüyoruz….
yunan-adalari-2-gun-atinapireakropolis
yunan-adalari-4-gun-giritsantorini
yunan-adalari-5-gun-izmir-donus
atlantis-efsanesi-yunanistan-girit