Çocukla Geziyorum

HONG KONG – 6.gün Bangkok, HONG KONG

bangkok grand palais

16 Ekim Çarşamba 2013

Bangkok Gems Factory, Hong Kong, Nathan Road, Kimberley Terrace, The Peninsula Hotel, Canton Road

Bangkok Gems Factory

Bugün Bangkok’tan şükürler olsun kurtulacağımız gün, dolayısı ile otelden kaçarcasına çıkıyoruz ama istem dışı mağazaları dolaştırılma çilemiz henüz bitmiyor. Havaalanı yolu gem[1]üzerinde, Tayland’da pek çok yerde çeşitli büyüklüklerde var olan mücevherat fabrikalarının en büyüklerinden birine, Gems Jewel Factory’ye götürülüyoruz.

Kapılarda karşılandığımız mağaza işi o kadar profesyonelleştirmiş ki Türkler için özellikle Türkçe bir tanıtım filmi hazırlamış. Tayland kuyumculuk sektörü hakkında bilgi veren film, TGems-in-Bangkok[1]ayland’ın ‘’blue saphire’’ mavi safir ve ‘’ruby’’ yakutta dünyanın en önemli üreticisi ve kesicisi olduğunu anlatıyor. Küçük bir atölyede de değerli taşlar ile çalışan ve mücevher üreten sektör çalışanlarını görüyoruz.

Sonrasında geçtiğimiz oldukça büyük showroom’da bir takip başlıyor, istisnasız her kişiye ya da ailenin yanına bir görevli yapışıyor ve siz nereye o oraya peşinizden dolaşıp bir şeyler göstererek satmaya çalışıyor. Biz sadece bakıcıyız demek işe yaramıyor çünkü daha öncede dediğim gibi anlama konusunda kıt bir sabit ısrara sahipler.

471[1]İnce bir zevk ürünü ve tasarım dehası ürünler olduğunu söylemek zor, bildiğiniz klasik kolyeler, bilezikler, yüzükler. Fiyatlar ise ciddi anlamda pahalı görünüyor yani gelip buralardan sahtemi gerçek mi ne olduğu belli olmayan mücevherlere vermeye değecek rakamlar değil. Ayni parayı verecek olsanız Türkiye’de daha iyi ve güvenlisini bulmak işten bile değil. Öyle ki bizim kandırıldık diye düşündüğümüz küçük kolyenin benzerine bile burada iki katı fiyat çekiyorlar.

Cebimize adeta yapışmış gibi dolaşan görevli hanımdan kurtulmak için hediyelik eşya bölümünden en ucuzundan basit bir el çantası alarak, üzerimizdeki baskı hafifleyince kafeteryada oturup, gereksiz yere geçen bu zamanın bir an önce bitmesini bekliyoruz. Anlamsızca kaybettiğimiz bu yarım günün ardından nihayet havaalanına geliyoruz.

Modern ve büyük görünen havaalanının Suvarnabhumi_Airport_tug-of-war_art[1]kapısında dev resimler eşliğinde ‘’Long Live the King ‘’, ’’Long live the Queen ’’ yazıyor. Kralımız çok yaşa, kraliçe çok yaşa. Artık Tayland ile ilgili düşünmek bile istemediğimiz havaalanında, kuyum fabrikası yüzünden vaktimiz kalmadığı için zaman ayıramadan Hong Kong uçağına biniyoruz. 2,5 saat süren, özgürlüğe açılan bir yolculuk başlıyor.

Hong Kong

Hong Kong havaalanı sadece bu havaalanı için dünyanın bir ucundan gelmeye değecek kadar etkileyici bir konumda. Hong Kong A_bird's_eye_view_of_Hong_Kong_International_Airport[1]New Territories denilen bölgenin denizi yalayan dağlarının önünde Lantau adasında denizin ortasına inşa edilen Chek Lap Kok havaalanı, mavi Hint okyanusu ile yağmura neme doymuş koyu yeşil bitki örtüsünün kapladığı tepeler arasında uzanıyor.

Dünyada en çok hava trafiğine sahip havalimanlarının başında gelen Hong Kong Uluslararası Havalimanı, 90 havayolu şirketine hizmet veriyor ve 150’den fazla şehre uçuş imkânı sağlıyor. 1998’ de hizmete açılan havaalanı, yolcu taşımacılığında dünyanın en yoğun 12.havalimanı, kargo taşımacılığında ise dünyanın en yoğun 2.havalimanı ünvanlarını taşıyor.

hong-kong-harbour_2601548b[1]Oldukça yüksek katlı bloklarda konut yerleşiminin ağırlıklı olduğu Lantau adasından, ışıl ışıl görüntüsü ile Asyanın en büyük serbest pazarı ve limanı olan Hong Kong Limanı’nı geçerek, daha da yüksek katlı blokların yer aldığı merkeze Kowloon’a geliyoruz. Dar bir boğaz ile ayrılan karşı kıyı, dizi dizi iş merkezlerinin yükseklik ve mimaride yarıştığı Hong Kong Adası.

Hong Kong; Hong Kong Adası, Kowloon Yarımadası ve 235 kadar küçük adadan meydana geliyor. İngiliz tüccarlar 19. yüzyılın başlarında Çin’e yasa dışı yollardan afyon sokmaya başlıyorlar. Çin hükümeti 1839’da afyon 8124252466_f1e6a4f860[1]ticaretini durdurma girişiminde bulunarak İngiliz tüccarların Guangzhou’daki (Kanton) tüm afyon depolarına el koyuyor ve Hong-Kong, 1839-1842’de, Çin’le İngiltere arasında çıkan Afyon savaşlarında Çinlilerin yenilmesi üzerine tazminat olarak Nanking Antlaşmasıyla Çinlilerden İngilizlere geçiyor. 1 Temmuz 1997 tarihine kadar Britanya Krallığına bağlı sömürge ve adalar grubuyken, yapılan anlaşma gereği bu tarihten itibaren Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlı özel yönetim bölgesi oluyor.

Nüfusun hemen hepsi Çinli ve büyük bir kısmı Budist. Nüfus yoğunluğu bakımından km² başına 1108 kişi ile dünyada 27. sırayı Hong-kong-skyline-from-victoria-peak[1]alıyor. Ülke geneli dağlık olduğu içinde yerleşecek düzlük arazi bulmak sıkıntı, bu nedenle dikeyde alabildiğine yükseliyorlar.

Otelimiz Kowloon Bölgesinin alışveriş merkezine çok yakın bir noktada, Jordan Caddesi üzerinde, BP İnternational Otel. Büyük ve grupları ağırlamak konusunda tecrübeli bir otel ama ne hikmetse asansörler sadece iki tane. Odalar yükseklikten dolayı güzel bir manzara sunuyor ama fazla büyük değiller ya da biz dört kişilik odalara alıştığımız için iki kişilik odalar dar geliyor.

Nathan Road

Kısaca yerleşip hemen dışarı çıkarak, otele 800px-20091004_Hong_Kong_Kowloon_7077[1]çok yakın olan orta seviye gelir düzeyine hitap eden Nathan Caddesi’ni turluyoruz. Hareketli ve oldukça kalabalık bir alışveriş caddesi burası. Bazı marka mağazalar bulunuyorsa da ağırlıklı olarak elektronikçiler yer alıyor. Ancak, Uzakdoğu’da her şey yarı fiyatına hikayesi tam bir Uzakdoğu geyiği. Uzakdoğu markalı fotoğraf makineleri ve telefonlar Türkiye’den en fazla %10-15 civarı daha ucuz o kadar. Merdiven altı konusu ise cesaret edebilene ait.

Kimberley Terrace

Rehberin tarif ettiği üzere Nathan Caddesini dik kesen Kimberley Caddesine sapıyoruz. Burada bir alışveriş merkezine giriyor gibi entrance-to-knutsford[1]geçtiğiniz Kimberley Terrace, üst katta kalmış bir ara sokak, İtalyan restoranları hatta bir kebapçı gibi damak tadı batı kültürüne dönük işletmeleri barındırıyor. Ve müşterilere baktığınızda Çinli yada Hong Kong’lunun çok az olduğunu ve genelde şehirde yaşayan yabancıların burayı tercih ettiğini görüyorsunuz.

Klasik İtalyan lezzetlerine toplamda 1300 HKD ödüyoruz. 1HKD =0,10 euro. Yani adam başı 25-30 euro civarı ki Avrupa’da da aynı rakamı ödersiniz. Dönüşte Kimberley Terrace’ın girişinin önündeki kuyruk ile dikkat çeken bir dondurmacı da alıyoruz soluğu. Ozon dondurma adı verilen bu dondurmalar kuru buz tekniği ile yapılıyor. Lab Made ‘’İce cream Reinvented ‘’ Tat farklı değil.

The Peninsula Hotel

Nathan Caddesini sahil kesiminde biten overland05.1134740580.06-peninsula[1]sonuna kadar yürüyoruz ve Tsim Sha Tsui denilen yarımadanın burnuna, boğaz kıyısına geliyoruz. Cephesi parlak pembe ışıkla renklendirilince gecenin karanlığında gizemli bir havaya bürünmüş olan The Peninsula Otel, önünde park etmiş tüm son model spor arabaları ile burada dikiliyor. Beş çayları dillere destan bir efsane olan ve nasıl vakit yaratsam diye deli olduğum Hong Kong’un bu en eski oteli, abartılı olmayan kütlesel ön cephesi ile Hong Kong’un zengin kesiminin önemli bir sembolü. Hong Kong’un en köklü beş yıldızlı oteli, 1928 yılından beri prestijli bir konaklama imkanı sunuyor. Sekiz restoranı, 300 odası var. Oda fiyatları 5000- 9900 HKD skalasında ve 28.kat özel olarak Philippe Stark tarafından dekore edilmiş. http://hongkong.peninsula.com/en/default

Canton Road

Luxury-stores-on-Canton-Road-Hong-Kong[1]The Peninsula Hotel’in konumlandığı Salisbury Road’dan Canton Road’a dönüyoruz. Nispeten dar ve daha kısa olan bu cadde, Hong Kong’da lüks alışverişin adresi. Cadde üzerinde bilinen tüm üst kalite markaların mağazaları yer alıyor ancak caddenin asıl etkileyici tarafı, cephe arkasında saklı olan gözle görülemeyen kısımda saklı. Caddenin Liman tarafında Ocean Terminal’den başlayarak, Nathan Road boyunca birbirine bağlanarak devam eden Harbour City alışveriş merkezi, ortanın üstü gelir grubuna hitap eden bir sonsuzluk deryası ve ‘’ben yurtdışında alışverişte zaman öldürmem’’ diyen en soğukkanlı adamı bile ne olur biraz bakayım diye inletecek cazibede.

images[3]Bu arada bu gezinin başından beri Çaka’ya sözümüz olan ‘’her gezide bir Dodi’’ konusunu, Singapur’da vakit olmadığı, Bangkok’ta can derdine düştüğümüzden halledememiş durumdayız. Hong Kong’daki böyle bir alışveriş okyanusu karşısında Çaka’ya, adı bile daha almadan belli olan Çin kültürünü vurgulaması amacı ile ‘’Doding Chong’’ olacak Dodi’yi ( oyuncak köpek ) Hong Kong’dan almaya karar veriyoruz ve nitekim gözümüze çarpan bir Toy’s R’Us reklamı önümüzdeki günlerin hedefi oluyor.

Alışveriş merkezlerinden birbirine geçe geçe Canton Road’u da bitirmiş olarak otelimize geri dönüyoruz. 7 milyon nüfusu ile baie_de_hong_kong_by_night[1]kilometre kareye yoğun insan düşen şehirlerden olan Hong Kong’un elbette kozmopolit ve kalabalık bir yapısı var. İngiliz etkisi altyapıda etkisini gösteriyor olsa da Çin kültürü daha baskın görünüyor. Yine de kalabalık araçlı, kalabalık insanlı, kalabalık binalı bu şehri sevdiğimizi düşünüyoruz.

Kalabalığın arkasında hissedilen medeni yüz bir neden olabilir, Çin anakarasının heybetli gölgesine sahip doğanın karşısında birbiri ile yarışan yüksek katlı binaların aslında rahatsız edici olmamaları olabilir, Hint okyanusunun bir şekilde her manzarada karşınıza çıkıyor olması olabilir yada sadece Bangkok’tan sonra iyi gelmiş olabilir…..

Uzakdoğu’da başka destinasyonlar için aktarma olarak çok rahat kullanılabilecek pratik bir şehir….

singapur-bangkok-hongkong-ekim-2013

hong-kong-7-gun-hong-kong-adasi

hong-kong-8-gun-macau

hong-kong-9-gun-lantau-adasi-big-budha

Hong_Kong_Night_view[1]

Paylaşın: