24 Haziran Çarşamba
Coronado İsland, La Jolla
Beş yıldızlı lüks bir otelde kalıp, kahvaltıyı yine bodrum kattaki Starbucks’ta sandviç ve kağıt bardakta çayla yaptıktan sonra toparlanıp otelden çıkıyoruz. Las Vegas’a doğru yaklaşık 4,5- 5 saatlik bir yolculuk öncesi ilk durağımız Coronado Adası.
Aslında dediğim gibi burası bir ada değil, ana karaya bağlı bir yarımadanın ucu. Adanın uzunluğu 20 kilometre civarında. San Diego şehir merkezinin tam karşısında, Coronado köprüsü ile bağlanılıyor. Limandan buraya feribot seferleri var.
Yarım adanın kuzeyi, en ucu, körfezin ağzına bakıyor ve 2.Dünya Savaşı’ nda kullanılmış olan deniz kuvvetleri, Pasifik üssü burada. Adanın üsten geri kalanı yerleşime açılmış. Amerika’nın en pahalı evlerinin bulunduğu yarımadadaki Coronado Oteli bir simge. 1888’de inşa edilmiş ve dünyanın en pahalı otellerinden biri. Nerdeyse bütün Amerikan başkanları bu otelde kalmış; Roosvelt, Carter, Nixon, Bush, Reagan, Ford, Clinton. Marylin Monroe, Muhammed Ali, Magic Johson da kalan ünlülerden birkaçı. Otel, Amerikan Ulusal Simgesi ilan edilmiş. Kırmızı büyük bir külahı andıran mimarisiyle ve süslü beyaz ana binasıyla son derece dikkat çekici.
Otel ile köprü arasında bulunan “Orange Avenue” mağazaların, restoranların bulunduğu bir cadde. Otelin şanına göre mütevazi bir görünüm sunuyor ve biraz bizim Çeşme havası estiriyor. Otelin konumlandığı plaj, okyanusa bakıyor ama hemen arkasında saklı korunaklı çok güzel küçük bir koycuk var ki orası da cazibeyi fazlasıyla kendine çekiyor. 2008 yılında Travel Channel, Coronado plajını Amerika’nın en iyi beşinci plajı ilan etmiş.
Vaktimiz olmadığı için içine ve plajına maalesef giremiyoruz ancak fırsatı olanların ihmal etmemesini öneririm.
La Jolla
Uzunca bir süre kullanacağımız ( İ 5 ) otoyoluna çıkıp kuzeye doğru yol alarak dün gittiğimiz Seaworld’ün bulunduğu Mission Körfezi’ni biraz geçtikten sonra La Jolla bölgesine sapıyoruz.
Tepelik bir burnun 11 km. boyunca sahil boyuna yerleşmiş mahalle, San Diego’ya çok yakın olmasına rağmen bir sayfiye görünümü sunuyor. Ama aslında bu yumuşak iklimli, çam ağaçlarının süslediği sokakları olan sakin mahalle, San Diego şık akşam yemeklerinin, alışverişin, finansın, emlak piyasasının, bio medikal mühendisliğin, bilimsel araştırmaların ve Kaliforniya Üniversitesinin mekanı. ( UCSD )
La jolla Bulvarını takip ederek plajına doğru ilerliyoruz. Plaj ile burnun köşesi, La Jolla Cove denilen küçük bir kayalık. Fakat burası aynı zamanda fokların, San Diego sahillerindeki bir başka dinlenme noktası. Küçük kayalık koyda isteyen foklarla birlikte yüzebiliyor. Biz orada olduğumuz sürece bir okul grubunun izlediği kayalıkta tek sorun zor dayanılan koku idi. Dinlenen hayvancıklar haliyle ihtiyaçlarını da yapıyorlar. Kıyıda kayalıklarda fütursuzca güneşlenen sayısız fokla vedalaşıp yandaki La Jolla Plajına iniyoruz.
La Jolla plajının olduğu bölge gerçek anlamda sayfiye bölgesi. Evler tek katlı, bahçeli, sevimli, pratik yapılar. Plajı kullanan insanlar kumsalın genişliğinde kayboluyor. Denizde yüzen az sayıda olsa da, sörf yapan ve sörfleriyle gelen çok kişi var. Bunu da genişlikteki sayıdan değil, otoparklarda zor yer bulmaktan anlıyoruz.
Park ettiğimiz nokta tam da belediyenin duş, soyunma kabini, tuvalet tesislerinin yanına denk gelince eşim bir Pasifik Okyanusu deneyimi yaşamak istiyor.
Kumsal geniş, okyanusun dalga boyları da bir o kadar uzun. 20 metreye yakın bir mesafe, belki daha fazla, dalganın sürüklendiği alanı yürümek durumunda kalıyorsunuz. Ancak ondan sonra su dizlerinize kadar gelebiliyor.
Okyanusta insanların neden yüzmeyip sörf yaptığını eşim bizzat deneyerek çözmüş oluyor. Dalgalar nedeniyle yüzmek imkânsız. Su o kadar güçlü ki sizi olduğu gibi kıyıya atıyor. Yani, okyanusun keyfi ancak sörf tahtası üzerinde. Gidince Akdeniz ve Ege’yi bir kere daha kucaklayacağım. Ama bileğinize gelen tatlı kumlarda dolaşmanın da ayrı bir keyfi olduğunu eklemeliyim.
San Diego herkese bir başka şey vadeden alternatifli bir yapıya sahip. Los Angeles gibi metropollüğünde kaybolmuyorsunuz ve ne yapacağınızı şaşırmıyorsunuz. Pek çok eğlence elinizin altında hissi veriyor. Legoland Kaliforniya’nın da San Diego’da bulunduğunu ve birkaç tane de su parkı ( Aquatica ) olduğunu kaydetmeliyim.
Amerika’nın bu en ucunda kalmış görüntüsü veren şehir aslında, zengin bir Amerikan yaşamı sunuyor. Bunu, büyük olasılıkla Meksikalı turist potansiyeli düşünülerek yapıyor ama olsun. İklim ve coğrafyanın yeşilliği de şehri yaşanabilir ve hoşa gider kılan önemli bir etken.
Las Vegas’a Giden Yol
Bu noktadan sonra ( İ 15 ) otoyoluna çıkıyoruz ve Los Angeles şehirsel alanını arkadan geçerek, Las Vegas’a doğru yol alıyoruz. 4,5 saat süren bir yolculuk oluyor. San Diego’dan hareket etmek bir yarım saat 45 dakika kadar ekliyor. Yol düz ve güzel bir otoban, beklenmedik ölçüde kalabalık.
Las Vegas’a uçakla gitmek bir fikir ama öyle filmlerde görüldüğü üzere her dakika, her yerden kolayca uçak filan yok. Üstelik iyi pahalı. Las Vegas’ta da araba gerekeceği için bir yarım günü otobanda geçirmeye razı oluyoruz.
Yol, Los Angeles’ın arkasındaki dağlık alanı geçer geçmez belirli kilometrelerde yavaş yavaş çölleşiyor. Çöl denilen öyle Sahra gibi kum tepeleri filan değil. Belirli bir bitkiden başkasının görülmediği, su kaynağı olmayan geniş bir alan. Tabak gibi güneşin altında kalıyorsunuz çünkü yolu serinleten hiçbir şey yok. Bu nedenle tarlalar büyüklüğünde güneş paneli bölgeleri kurulmuş. Işığı emip enerjiye çeviriyor.
Las Vegas’a yaklaşırken Mojave Ulusal Rezerv Alanı denilen bölgede, bu eyaletlerde yetişen ağacımsı kaktüs bitkileri görülmeye başlıyor. Çok sayıda Transformers kılıklı dev tırlar geçiyor. Camları ellediğiniz zaman sıcaklık elinizi yakıyor.
Elbette ara ara küçük kasabacıklar, mola yerleri var. Su, benzin, v.s. alıp envai çeşit hamburger yiyebiliyorsunuz.
Yol üzerinde kumarhane reklamlarının başlamasıyla Las Vegas’a geldiğimizi anlıyoruz…
bati-amerika-1-gun-ucus-otele-varis
bati-amerika-2-gun-los-angeles-santa-monica-hollywood
bati-amerika-3-gun-los-angeles-universal-studios
bati-amerika-4-gun-pacific-highway-coast-san-diego
bati-amerika-5-gun-san-diego-harbor-outlet
bati-amerika-6-gun-san-diego-seaworld-gaslamp-quarter
bati-amerika-9-gun-las-vegas-grand-canyon-hoover-dam