23 Haziran Salı
SeaWorld, Fashion Valley, Gaslamp Quarter
Bir gün önceki 100 dolara patlayan haşlanmış patatesli lüks otel kahvaltısı fiyaskosundan sonra bugün aklımızı başımıza toplayıp, otelin alt katında, bizim gibi kahvaltıya isyan edenlere hizmet vermesi için açılmış olan Starbucks’a iniyoruz. İş için geldikleri takım elbiseleri ve ciddi renklere sahip ruhsuz kıyafetlerinden anlaşılan insanlarla dolu kalabalık bir kuyrukta bekleyerek, lüks otelde kalıp bodrum katta kağıt bardakta içilen poşet çay yanında, kaşarlı tavuklu sandviç yiyerek, neredeyse üçte bir fiyatına meyveli, kurabiyeli v.s. çok daha tatmin edici bir kahvaltı yapıyoruz. Daha da gelmem Hilton’a …
Bugünkü program hepimizin heyecanla beklediği su dünyası temalı bir eğlence parkı, Seaworld. http://seaworldparks.com/en/seaworld-sandiego/ Seaworld Parks &Entertainments grubuna bağlı olan Sea World parklarından, Orlando ( orada gidememiştik ) ve San Antonio’da da var. Aynı grup, Bush gardens, Aquatica gibi farklı parkları da bünyesinde barındırıyor.
Seaworld ilk kez Los Angeles Kaliforniya Üniversitesi gönüllüleri tarafından 1964 yılında San Diego’da Mission Bay körfezinde hayata geçirilmiş. Deniz canlıları ve memelilerin tanıtıldığı akvaryumlar ile gösterilerin ağırlıklı olduğu bir temaya sahip. Eğlenme amaçlı kurulduğu için çeşitli oyun trenleri v.s. de bulunuyor. Her an ulaşamayacağınız güzelim deniz dünyası canlılarını görünce eğlenmeyi filan bir kenara bırakıveriyorsunuz aslında.
Parkı üç kategori olarak görmek gerek. En önemli ve diğer parklardan farklı noktası, hayvanlar. Tamamıyla deniz hayvanları barınıyor. Ve siz çoğunu kontrollü bir şekilde elleyip, okşayabiliyor, besliyor ya da onlarla beraber yüzebiliyorsunuz. Bütün çocukların çıldırdığı olağanüstü bir durum.
İkinci kategori gösteriler. Shamu, bir katil balina ve parkın yıldızı. Ailesiyle yaptığı şovu, her gün binlerce kişi izliyor. Deniz aslanları ve yunuslarında gösterileri var ve her bir hayvan grubuna ayrı bir tiyatro tahsis edilmiş. Bütün şovlar belirli saatlerde gerçekleşiyor. Kapıdan alacağınız haritadan şov saatlerini takip ederek aralarda hayvanları ziyaret edebiliyor yada oyun trenlerine binebiliyorsunuz.
Üçüncü kategori ise oyun trenleri, roller coaster’lar. Manta en popüler olan, taklalar atarak giden bir roller coaster. Shipreck Rapids, bir nehirde dönerek yol alıp, su gayzerleriyle bolca ıslandığınız bir oyun. Sky tower isimli kuleye çıkarak parkı yukarıdan seyrederken ani düşüşler yaşayarak heyecanlanıyorsunuz. Journey to Atlantis oyununda, nihayetinde büyük bir şelale düşüşüyle ıslandığınız nehir turu var. Wild Arctic ise kutupta dolaşıyormuşsunuz hissi veren bir düzenleme ama sonundaki beyaz balinaları görmek için değiyor.
Sonuç olarak oyunlar tüm eğlence parklarında olanlardan sadece teması deniz, okyanus dünyası olarak düzenlenmiş eğlencelikler. Yeme-içme olanakları da oldukça çeşitli ama elbetteki buradaki fark menülerde daha fazla deniz ürününe yer verilmiş olması.
Küçük yaş grubuna yönelik de Sesame Street ( Susam Sokağı ) isimli bir oyun alanı bulunuyor.
Parktan girer girmez sizi Explorer Reef adı altında üç küçük resif havuzu karşılıyor ve burada vatozları, bamboo tipi küçük köpekbalıklarını, at nalı yengecini ve adını bilmediğim başka balıkları elleyip okşayabiliyorsunuz. Kaygan, sulu, ürkütücü ama inanılmaz bir deneyim olduğunu söylemeliyim. Bir vatoza dokunmak daha önce ıskaladığım bir fırsattı şimdi artık imkanım olan her fırsatta o yumuşacık sulu kayganlığı hissetmek istiyorum. Bir deniz canlısıyla iletişim kurmanın yegâne yolu ona dokunmak ve bu iletişim sizi geri dönülmezcesine etkiliyor. Dünyayı paylaşan diğer canlıları bu derece gerçek hissetmek insanın içindeki inancı yoğunlaştırıyor. Müthiş bir dünyada yaşıyoruz.
Daha sonra beslenme saati geldiği için fokları beslemeye gidiyoruz. Bu oyuncu sevimli hayvanlar güneş altında kaykılmış yatışlarıyla bizi mest ediyorlar. Beslemek için 5 dolar karşılığı 6-7 tane balık veriyorlar ve siz camekânda bırakılmış boşluklardan bu balıkları onun ağzına atıyorsunuz. Zaten o kadar alışmışlar ki sizi görünce hemen o boşluklara geliyorlar.
Dolphin Stadyum’ a, Yunusların şov havuzuna geçerek yunus gösterisini izliyoruz. Konulu bir masalı sahneliyorlar. Büyük ve görsel olarak çok şık düzenlenmiş bir sahne.
Pembe Flamingoları seyredip, köpekbalığı akvaryumuna giriyoruz. Sayısız köpekbalığı ve onlarla birlikte olabilen diğer balıklar tepemizden geçiyor. Arkasında yer alan kaplumbağa bölgesi çok enteresan gelmiyor nede olsa Caretta’ların uğrak yeri bir ülkeyiz ve bizzat denizde birebir burun buruna gelmişliğimiz bile var. O zaman korkuyorsunuz bak. Onun kendi doğal ortamı olduğu için olmalı.
Sonrasında deniz aslanlarının tiyatrosuna gidiyoruz. Bu seferki gösteri gerçek anlamda bir komedi şovu. Bu masum yüzlü hayvanlar, yapıları itibarıyle insana komik geliyor ve nedense komedi yapma konusunda da yetenekli oluyorlar. Gösteri yapan deniz aslanı oldukça tecrübeli ve yaşlı bir hayvan. Daha genç olanı arada çıkıp balığını alıp kulise dönüyor, böyle alışıyor olmalı. Yaşlı olan, insanı hayrete düşüren bir gösteri sergiliyor. Bir yerde hayvanın getirildiği duruma da üzülmüyor değiliz çünkü tüm yaptıkları doğasına aykırı şeyler. Ama iyi bakıldığını ve iyi beslendiğini de unutmamak gerek belki doğada olsa çoktan ölmüş olabilirdi.
Penguenlerin bölümü ise başlı başına bir başka komedi. Onlar kapalı, buzlu ve loş bir ortamda bulunuyorlar ama bu uzak diyarların canlılarını yakından izlemek bizde her zaman mutluluk hissi yaratıyor.
Kutup ayılarını doğal ortamları gibi hazırlanmış bir kutup araştırma dairesi ziyaretinde seyrediyoruz. En sonunda özel soğuk ve buzla kaplı havuzlarda beyaz balinalarda kendilerini gösteriyor. Eski denizcilerin onları neden deniz kızına benzettikleri yapılarındaki ve renklerindeki zarafetten anlaşılıyor.
Parkın yıldızı Shamu ve ailesi. Onların bulunduğu Shamu satdyumu parkın en büyük yapısı. Gösteri yapmadığı zamanlarda dinlenme havuzunda su altı camekanlardan izleyebiliyorsunuz yada bu havuzun yanındaki restoranda yemek yiyerek Shamu ile olan izleme sürenizi arttırabiliyorsunuz.
Balinaların gösteri havuzu ve tiyatrosu kendi cüsseleriyle orantılı olarak çok büyük. Çünkü diğer hayvanlar gibi sık gösteri yapmıyorlar, günde iki kereyle sınırlanmış. Beslenme saatlerinde de ayrıca izleme imkânı var. Bu gösteri alanında oturma alanlarına ıslanma derecesi belirtilmiş. Biraz geç geldiğimiz için tam kuru koltuklardan yer bulamıyoruz ama ıslanma olasılığı olan kuruya en yakın yere geçiyoruz.
Balina ailesi tüm asaletiyle geliyor ve havuz kenarına çıkarak selam veriyor. Shamu ne kadar görkemli ve heybetliyse, bebek katil balina da o kadar sevimli. Ailesi ne yaparsa o da kendi minicik yapısıyla onlara eşlik ediyor. Atlayıp, yüzgeç selamları filan veriyorlar gösteri olarak. Topluluğu asıl eğlendiren ise su altından gelip dışarı çıkardıkları kuyruklarıyla oturanları ıslatmak. O kadar güçlü bir su kütlesi ki hayret ediyorsunuz. Uzaklara oturduğumuz için az da olsa kısmetimize düşen kuyruk suyundan nasibimizi alıyoruz. Uzağa gelen kısmı bile sert ve etkiliyken önlerde oturanlara ne oluyor kim bilir.
Sea World bulunmaktan çok ama çok memnun olduğumuz bir park oluyor. Uzun süre hatta hiç unutamayacağımızdan da eminim. Hayvanlar bu dünyanın eşsiz birer ortaklarıyken deniz canlıları ulaşılabilme güçlükleri nedeniyle daha özel bir yer kaplıyorlar. Hayatımızın özel deneyimlerinden biri oluyor Sea World.
Fashion Valley
Parktan çıkınca arkasındaki tepelerde San Diego Universitesi’nin yer aldığı arkasındaki tepelerde bulunan Fashion Valley’e bir göz atmak istiyoruz. Burası adı ne kadar vadi de olsa aslında bir alışveriş kompleksi. http://www.simon.com/mall/fashion-valley Kaliforniye’nın en büyük avm komplekslerinden biri. İnanılmaz büyüklükteki Macy’s, Neiman Marcus, Nordstorm ve Bloomingdal’s gibi Amerikan departman store devlerinin yer aldığı, pek çok mağazayı bünyesinde barındıran bir yer ama sonuç olarak klasik bir avm olduğu için hele Sea World gibi doğaüstü bir parktan çıktıktan sonra çocuklar tarafından tahammül edilemez bulunduğundan fazla oyalanmadan sadece şöyle bir bakınıp dönüyoruz.
Gaslamp Quarter
Akşam dayanamayarak yine bir Cheesecake Factory’de Amerikan büyük porsiyon yemek ve tatlı çılgınlığından sonra çocukları odaya bırakarak yürüme mesafesindeki Gaslamp Quarter’da tur atıyoruz. Büyük otellerin bulunduğu körfez boyunun tam arkasında kaldığı için genelde bu otellere gelmiş müşteriler ve turistlerce tercih ediliyor.
16,5 bloktan oluşan tarihi bir mahalle burası. Bu caddelerde müzik festivalleri yapılıyor ve önemli dini günlerin kutlamaları gerçekleştiriliyor. 1867’de Alonzo Horton’un burada büyük bir merkez satın almasıyla gelişimi başlamış. 5.cadde ana caddesi oluyor. Çeşitli barlar ve restoranlarla bugün gece hayatının merkezi. Gezip görecek fazla bir şey ne mimari ne de görsel olarak ifade ediyor ama gece bir şeyler içmek ve biraz müzik dinlemek isterseniz hareketli bir ambiyans sunuyor. Sea port Village buraya göre çok daha estetik ve elegan.
San Diego gecelerimizi tamamlıyoruz, rüyamızda fok balıkları, balinalar ve yunuslar görüyoruz…
bati-amerika-1-gun-ucus-otele-varis
bati-amerika-2-gun-los-angeles-santa-monica-hollywood
bati-amerika-3-gun-los-angeles-universal-studios
bati-amerika-4-gun-pacific-highway-coast-san-diego
bati-amerika-5-gun-san-diego-harbor-outlet
bati-amerika-7-gun-san-diego-coronado-la-jolla
bati-amerika-9-gun-las-vegas-grand-canyon-hoover-dam