Çocukla Geziyorum

AMERİKA – 1.gün NEW YORK CİTY, Manhattan Midtown

new york

19 Haziran Çarşamba 2013

Times Square, Empire State Building, Rocfeller Center

john-f-kennedy-international-aiport-new-york1[1]New York’un John F.Kennedy Havaalanı fazla büyük olmasa da geleni gideni yani, insan sirkülasyonu fazla bir havaalanı ama sizi aptala çeviren bu sirkülasyonun hızı değil, o kargaşanın içinde ‘’avlama’’ amacı ile üzerinize atlayanlar oluyor. Suç olarak şikayet etmeyeceğimizden emin olsa, neredeyse kolumuzdan çekiştirmek usulü ile bir sürü korsan ya da resmi hatlı taksici bizi sürükleyip zorla taksilerine bindirecekler.

Adamların önümüze atlamalarından trene yönlendiren bir tabela bulamayınca, rastladığımız bir Türk grubun rehberine soruyoruz yalvarmaklı bir halde, utanmasak bizi de al diyeceğiz. Tren binişinin uzakta başka terminalde olduğunu, zaten dört kişi olduğumuz için taksi fiyatının aynı hesaba geleceğini söyleyince dışarı çıkıp mecburen taksi bakınıyoruz. Korsan olanlara ucuz dahi olabilecek olsa güvenemediğimiz için, havaalanı taksi sırasına girmeyi tercih new-york_308326[1]ediyoruz. Türkiye’de de zaten sistem böyle ama en azından üstüne atlama ısrarı kalmadı. Avrupa toplu taşım imkanlarının rahatlığını arıyoruz ister istemez. Medeniyet denilen olgunun sırrı sanırım herkesi, her yere, her çeşit alternatif ile sorunsuzca ulaştırabilmekte yatıyor.

Görevli Afro-Amerikalı bir hanım, gideceğimiz yeri sorarak hemen fiyat bedelini  gösteren bir fiyat kuponu kesip taksi şoförüne veriyor ve Pakistanlı şoförümüz de bizi otelimizin bulunduğu adrese, görevli hanımın sabitlemiş olduğu fiyata bırakıyor. Ancak yabancı olduğumuzu anladığı için fişi geri istiyor. Yani aradan, üstlerine atlamak usulü ile kaçak bir sefer daha yapabilecek demek oluyor bu.

imagesCA03BZ5UHavaalanından Manhattan’ın Theather District bölümüne gitmek bir saatten fazla sürüyor. Aslında havaalanından Manhattan’a kadar gelmek sorunsuz ama sonrasında otele ulaşmak, her yer yol olsa da, tüm yollar alternatifli olsa da, insan, araç ve yol tamiratları fazlalığı nedeni ile sıkıcı ve bunaltıcı bir sürece dönüşüyor. Sanırım, bu yol olan ama yolda ilerleyemediğiniz memlekette insanlar da bu nedenle sıklıkla yürüyorlar.

New York City’nin Manhattan bölgesi hakkındaki ilk intibamız, büyük bir hayal kırıklığı doğrultusunda gelişen ‘’itici’’ bir şehir olduğu yönünde oluşuyor ve gezdiğimiz 3 gün boyunca da bu intibaa pek değişmiyor.

IMG_1827New York dediğimiz tabir aslında, Amerika Birleşik Devletleri’ni oluşturan eyaletler sisteminde New York eyaletinin New York City adı verilen, USA’nın en kalabalık şehri, aynı zamanda dünyanın en büyük metropoliten alanlarından biri.

New York City beş ayrı mahalleden ( borough )oluşuyor; Bronx, Brooklyn, Manhattan, Queens ve gerçek bir ada olan ( Manhattan adası deniyor ama fiziksel olarak yukarıdan bağlı ana karaya ) Staten İsland.

Şehir, ilk olarak 1615 yılında göçmen gelen Hollandalılar tarafından Manhattan’ın güney ucunda New Amsterdam adı ile kurulmuş. 17.yy.da, Birleşik Krallık tarafından yönetilmeye başlayınca New York adını almış. 19 yy. da ise, yoğun göçlerle bir dönüşüm ve yükseliş yaşamaya başlamış. Bugün hala bir göçmen şehri olmaya devam eden New York’ta, 3 kişiden birinin yabancı olduğu ve kentte yaklaşık 170 ayrı dil konuşulduğu varsayılıyor.

Bu kadar çeşitliliğin ve insan kalabalığının sadece karmaşa yarattığı sokaklarda zar zor ilerleyerek, manhattantek özellikleri yüksek ve bir arada oluşları olan pek çok masif blok, çirkin ve estetik yoksunu bina geçerek, toz, gürültü, pislik, karmaşa, kalabalık ve tamirat aşarak, tiyatrolar bölgesi denilen Times Square’in birkaç blok yukarısında yer alan bölgedeki ( 52.west Street ) otelimize ulaşmayı başarıyoruz. Yollardaki tamiratlar yetmezmiş gibi otelde de bizi bir tamirat karşılıyor.

Tarif edecek en uygun kelime ‘’köhne’’ olan ve henüz göze güzel görünebilecek hiçbir şeye rastlamadığımız Manhattan adasında, binalarda hali ile ‘’köhne’’ olduğu için sanki bütün şehri top yekün tamirata almışlar gibi hissediyoruz.

Neyse ki tamiratı bitmiş olan odamıza yerleştikten sonra, saat farkından dolayı kazandığımız günü değerlendirmek için hemen dışarı çıkıyoruz, bakalım akşam saat kaçta uykudan bayılıp kalacağız endişesi ile.

Manhattan bölgesi, kuzeydeki Harlem Nehrine kadar bu kadar büyük bir alanda yapılabilecek en doğru mantıkla planlanmış. Güney uçtaki doğal gelişen ilk yerleşim bölgeleri ( Little China, Little İtalia v.s. ) haricinde, dama tahtası sisteminde birbirini dik kesen yollar ve caddeler olarak imar edilmiş.

manhattanPek çok kişinin büyük bir şehircilik dehası sandığı bu Grid ( ızgara) planlama, ilk kez 4yy.Türkiye topraklarında Priene’de yaşamış Hippotalamus’un ortaya atarak, 4.yyda Priene’de uyguladığı dama tahtası sistemi aslında.

Kuzey – güney doğrultusunda dik inen caddeler ‘’Avenue ‘’adı altında numaralandırılmış ya da isim verilmiş ki en ünlüsü Central Park’ın doğu cephesine teğet inen Fifth Avenue. ( 5.Cadde ) Bu Avenue’lerden, doğuya doğru bir eğimle Manhattan’ı boydan eğri kesen cadde ise Broadway Caddesi.

Sokaklar ise, Broadway merkez alınarak, doğu-batı doğrultulu, doğudakiler East, batıdakiler West olarak adlandırılmış ve Grid sistemin başlangıcı olan Soho Bölgesinin üstünden kuzeye doğru numaralandırılmış. İlk göçmenlerin yerleştiği ve İlk plansız yerleşimlerin yapılmış olduğu Lower Manhattan, Southstreet Seaport, Soho & Tribeca ve China Town &Little İtaly  bölgeleri bu sistemin dışında kendi içlerinde sokak adlarını kullanıyorlar.

Elbette çok büyük bir alanda adres aramada,  büyük kolaylık sağlayan bu sistem, mahalle ve bölge isimleri de eklenince çok kolay bulunabilir bir yerleşim ağı sunmuş oluyor.

times squareTheather District West 52.street’te yer alan otelimiz Novotel New York City Center’dan çıkıp, Broadway boyunca güneye doğru 100-200 mt. yürüyünce, New York’un en önemli ve ünlü meydanı Times Square’e geliyoruz. Sayısız filme sahne olmuş ve her seferinde çok daha büyük, görkemli, ihtişamlı gösterilen, burada yaşanılan toplumsal olaylar, kutlamalar, meydanı çevreleyen neon panolar ile bir fenomen haline gelmiş Times Square, ( Times Meydanı ) Avrupa şehirlerinin görkemli meydan kültürüne alışmış çocuklarda büyük bir hayal kırıklığı yaratıyor.

Broadway Caddesinin açılı doğrultusu yüzünden, dik inen 7.Avenue ile kesişme noktasında oluşan üçgen açıklığa bina yapmadan bıraktıkları yer olan Times Square, çevreleyen yüksek katlı yapıların IMG_2598üzerindeki dev boyutlu neon panoların ve insan kalabalığının yarattığı bir görsel karmaşadan dolayı kendine özgü bir farklılığa sahip ama ne filmlerde hissettirilmeye çalışıldığı gibi büyük, ne de gözümüzde büyüttüğümüz kadar hoş ve çekici. Devasa reklam panoları ile büyüklük hissi yaratılan bir boş alan. Zaten meydanın kendisinden ziyade, çoğu hareketli olan reklamlara bakma gerekliliği doyuyor insan yani gözünüz yükseklere bakarak yürüyorsunuz ve meydanın anlamsızlığını görmüyorsunuz.

Broadway’den aşağı yürümeye devam edip, East 34.street’e saparak, New York’un bir simge yapısına, Empire State Building Binasına ulaşıyoruz. 1931 yılında açılan, bir Art Deco klasiği binanın 86.katındaki gözlem terası, Manhattan adasını ve çevresini en iyi gözlemleyebileceğiniz yer. Yine pek çok filmde kullanılan yapı özellikle, King Kong filmi ile New York için simgeselleşmiş. Paris’in Eiffel Kulesi’nden daha uzun olan gökdelenin 86.katındaki gözlem terasından başka, 102.katta da  küçük bir gözlem güvertesi bulunuyor.

manhattanAllahtan vakit akşamüstüne yaklaştığı ve kalabalık turist grupları mekanı çoktan terk ettikleri için kuyruk kalmamış durumda ki boşken bile koridorları yürümek yaklaşık bir 10 dakika kadar sürüyor. Asansör ile 86.kata 30-40 saniye gibi bir sürede çıkılıyor. Kalabalığa denk gelip de kuyruk beklemek istemeyenler 10 USD olan çıkış ücretinin üstüne ilave para vererek ‘’fast’’ ( hızlı ) çıkış alabiliyorlar. Bu ‘’fast’’ bileti satmak için, bina kapısında da hatırı sayılır miktarda görevli üstünüze atlıyor zaten.

86.kattan baktığınızda Manhattan Bölgesi, uzaklardaki New Jersey, Brooklyn v.s. civardaki yerleşimler görülebiliyor. Kimi kısa, kimi yayvan, kimi uzun, kimi çok uzun, farklı mimari tarz ve tipteki yapıların bir arada oluşu üçboyutlu kaotik bir etkiye sahip. Topluca bakmak Manhattan kimliğini yansıtıyor ama odaklanıp daha yakından tek tek yapıları incelemeye başlarsanız aslında çoğu son derece çirkin ve köhne olan yapılar sizi hemen rahatsız ediyor ve karmaşık bir düzensizlik karşısında ürkmeye başlıyorsunuz.

manhattanGüney ( east ) taraftaki yapılar daha eski, özelliksiz, renksiz,irkilten koyu kasvetli bir görünüme sahiple. Yarasa Adam ( Batman ) filmindeki, karanlık ve suçluların kol gezdiği Gotham City efsanesi için bu bölgeden esinlenilmiş olduğunu düşünüyorsunuz.

Kuzeydeki bloklar nispeten daha modern ve arada bir bazı yapılarda estetik kaygı gözetilmiş. Büyük olduğu iddia edilen Central Park’a yukarıdan bakınca, bu kargaşada yetersiz geliyor. Aralarda küçük küçük bazı parklar olsa da, kargaşayı söndürebilecek nitelikte ve yeterlikte değiller. Bu durumda, Central Park tek blok kütle olacağına, şehir içine dağılan, geçişli ve parçalı bir yapıda olsaydı daha rahat bir şehir görünümü sunabilirdi diye düşünüyorum.

IMG_1857İnince biraz dinlenmeye karar veriyoruz çünkü haritada az gibi görülen alan insan boyutuna göre aslında uzun bloklar bütününü oluşturuyor. Yani New York taksileri ( yellow cab ) efsanesi boşuna değil çünkü her yere yürümek öyle herkesin harcı değil ve çok yaygın bir metro sistemi de yok. Kaldı ki yürümenize de karışıyorlar….

Yaklaşık 20 saatlik uykusuzluğun neticesinde her an nerede yere yığılarak uyumaya başlayacak diye gözümüzün sürekli üstünde olduğu Çaka ve ondan çok da farklı olmayan bizler, aheste olarak bakına bakına ilerlerken, iki kere, arkamızdan gelenler, yavaş yürüdüğümüz için bizimle alay ederek bizi solluyorlar. Kendileri de koşmadıkları halde ve kaldırımda bayağı geniş olduğu halde, tavırları, aleni bir hata yapmışız ve onlarda bu durumda alay etme hakkına sahip IMG_1835gibi bir eminlik taşıyor. Biz, Avrupalılara göre telaşlı, hızlı sayılabilecek insanlarken New Yorklular bizi bastırıyor. Bu durumda zavallı Avrupalılar, New York’ta bayağı bir itilip kakılıyor olmalılar.

Biraz inattan, daha çok halimiz kalmadığından, alay edilmiş olmaya rağmen aynı ahestelik ile 5.Avenue’den Times Square’e doğru ilerlemeye devam ediyoruz. Ne cazip bir mağaza ne de ilgi çekici bir vitrin ile karşılaşmadığımız, daha ziayede ucuz malların ağırlıkta olduğu sokaklarda, her köşe başında bir sosisçi, dondurmacı yada meyvacı bulunuyor.

manhattanÖnce dondurmacının birine hevesle atlayıp, envai çeşitten birini özenle seçtikten sonra, ilk yalayıştan sonra bize iç bulandırıcı bir tatlılıkta gelen dondurmaları yerken oturabilmek için, bir bank, bir açık alan ya da tüneyecek bir çıkıntı bulamıyoruz. Mecburen ayakta yol ortasında yemeye çalıştığımız dondurmalar bitince, biraz oturabilmek için gördüğümüz ilk kafeye girmek durumunda kalıyoruz.

Aşırı bayıltıcı tatlılıktaki dondurmalardan sonra kimsede bir şey yiyecek iştah ve heves kalmadığından ama oturacak tek yer dükkan içleri olduğundan ve oturabilmek için bir şeyler satın alma zorunda olduğumuzdan, tatlıyı dengelemek üzere cips, meyve suyu ve bir dürüm alıyoruz.

Porsiyonlar, bir Amerikan klişesi olduğu üzere bahsedildiği gibi büyük öyle ki, içini gördüğüm en dolu iç olarak doldurdukları dürüm, dördümüze akşam yemeği olarak yetiyor. Yan masalardaki insanların yedikleri tabakları incelediğinizde de dünyadaki kıtlığın nedeninin büyük oranda Amerikalılar olduğunu anlıyorsunuz.

rockfeller center51.East Street’teki Rocfeller Center, Manhattan’ın bir başka ikonik yapısı olma özelliği taşıyor. Otele dönüş yolumuz üzerinde olan yapıların içine girmeden bir göz atıyoruz. Ulusal Tarihi Simge olarak ilan edilmiş bu merkez aslında bir kompleks ve dünyanın en büyük özel kompleksi. 1930’larda yapılmaya başlanmış, dört ayrı blokta yapılanmış ve ortasındaki yol olması gereken alan trafiğe kapatılarak bir avlu oluşturulmuş. Yapılar pek çok sergi, iş merkezi v.s. ev sahipliği yapıyor ama bence halk tarafından özellikle orta açık avlu için tercih ediliyor gibi çünkü, parklar haricinde oturacak açık alan yok.

Türkiye saati ile sabahın 05.00 inde uyandığımız için bulunduğumuz an yerel saat ile 19.00 olsa da bizim vücut saatimize göre gecenin 02.00 si olduğundan yorgunluktan bitmiş vaziyetteyiz. Kendimizi, tamirat yapılan otel sokağından, tamirat yapılan Sheraton otelinin karşısındaki, tamirat yapılan otelimize atıyoruz. İlk görüşte bize, belki yorgunluktan dolayı, hayal kırıklığından başka fazla bir şey ifade etmeyen New York hakkında kafa yormayı bir sonraki güne bırakıyoruz….

Biraz uyku….bütün isteğim buydu….

amerika-2-gun-new-york-lower-manhattan-south-street-seaport

amerika-3-gun-upper-east-side-central-park

amerika-4-gun-orlando-varis

amerika-5-gun-orlando-disney-magic-kingdom

amerika-6-gun-orlando-animal-kingdom-typhoon-lagoon

amerika-7-gun-orlando-hollywood-studios-epcot-blizzard-beach

amerika-8-gun-orlando-universal-studios

amerika-9-gun-kenndy-space-center-miami

amerika-10-gun-miami-everglades-ocean-drive

amerika-11-gun-miami-key-largo-coral-gables

manhattan

Paylaşın: