25 Ocak Çarşamba 2012
Otelin kalitesi ve keyfiyetine uygun bir kahvaltı ile güne başlıyoruz. Tüm şarküteri ürünleri domuz mamülü ama, peynirler bölgeye özgü ve çok çeşitli. Ağırlıklı olarak İsviçre ürünü olan peynirlerin, Türk peynirlerinden mutlak farkı, tuzsuz oluşları. Hepsi, çok yağlı ve tuzsuz, bir üst üretim şekli ile oluşturulmuş peynirler. Ama tereyağ çeşitlerinde, Brötanya bölgesinin spesiyali hafif tuzlu tereyağlarından var. Genç bir ahçı, omlet, sahanda yumurta, krep, waffle ve pancake yapıyor, bu tuzlu tereyağlar da, bal ile birlikte krepe çok yakışıyor.Meyve, yoğurt, çocuklar için gevrek ve ekmek çeşitleri de çok seçenekli. Çay tabi ki poşet, yanına ağır metal demlikler koymuşlar ki isteyen çayını soğutmadan demlesin diye ama Türk tipi demleme gibi olması mümkün değil. Daha ziyade, Chamonix’i ziyaret eden, sınırsız sayıdaki Uzakdoğulular için sanırım.
Biraz sisli havayı umursamayıp, çıkmak için erken davrandığımızı sanırken, daha biz kahvaltıdan odaya geçme aşamasında, oteldeki çok kişiyi lobide kayak takımları ile çıkarken görüyoruz. Gezilerde erken kalkan insanlar olduğumuz halde kayak yapanlar, bizi bile geç pozisyonuna düşürmüş oluyorlar.Bügün için plan, Chamonix Sud’e yürüyüp, Aiguille du Midi teleferiği ile zirveye çıkmak. Ancak, gişe görevlisi hanım, sisten dolayı yukarıda görüş olmadığını söylüyor. Tam olarak ne fark edeceğini idrak edemesek de kimsenin çıkmıyor olmasından tedirgin olup, bizde vazgeçiyoruz. Montenvers için de bilgisayardan bakıp, Buz Mağarası‘nın kapalı olduğunu söyleyince, vardır bir bildikleri diyerek, bizimkilerin otelden her gördüklerinde” nereye gidiyor bu teleferik” ve boşlukta uçuyor gibi göründüğü için ” nasıl çıkıyor bu böyle” diye hayret nidalarında bulundukları, Aiguille du Midi’nin tam karşı tepesi olan, Brevent’e çıkma kararı alıyoruz.
Tekrar kasabanın içine yürüyerek, Recteur Payot Caddesi ‘nde, Chamonix’in merkezi sayılan göbek noktasındaki otobüs durağına ulaşmak gerekiyor. Bizimle birlikte durakta, ellerinde kayak, ayaklarında kayak ayakkabıları ile kayakçılar, snowboardcular ve bu karda nasıl kaymadıklarına hayret ettiğimiz incecik ayakkabıları ile yaşlı teyzeler, 14 numaralı Brevent otobüsünü bekliyoruz.Chamonix’te maalesef, otelden çıkayım, kayakları takıp piste ulaşayım durumu yok. Son derece iyi kurulmuş bir bedava ulaşım sistemi ile istediğiniz piste çıkacak noktaya ulaşabiliyorsunuz. Bu nedenle, kasabanın içi, kayak ekipmanları ile dolaşan insanlarla dolu. Alışveriş merkezine arabası ile gelip girişe en yakın otoparka park edebilmek için üç tur atan biz Türklere göre olmayan bu durumdan, hiç de şikayet eder gibi görünen yok. Son derece doğal bir ortam söz konusu.
Otobüsler haricinde, bedava ‘’navette’’ denilen minibüslerde var ve daha ara sokaklarda dolaşıyorlar ama, onların nerden kalkıp nereye gittiklerine bir türlü denk gelemiyoruz nedense.Otobüs ile, yürünebilecek yakınlıkta ama biraz yokuş yukarıda olan Planpraz teleferiğinin önünde iniyoruz. Gelirken yanından geçtiğimiz Le Savoy pisti, geniş, düz ve şehrin içinde bir pist olup, acemilere ve çocuklara hitap ediyor. Kiralayıp, kızak da kayılabiliyor bu alanda.
Brevent için dört kişi, gidiş-dönüş bilet yaklaşık 100€ civarı tutuyor. İlk durak olan Planpraz’a çıkaran telecabin’ler çok sevimli. Teleski gibi sürekliliğe sahip, 4 en fazla 6 kişilik küçük kabinler. Teleferikler gibi biri giderken öbürü gelmiyor, bu kabinler sürekli dönüyor, durmuyor, yavaşlıyor, o sırada biniyorsun, yada iniyorsun.
Yavaş yavaş şehrin üstünde yükseliyoruz ve 2000mt. yüksekliğindeki Planpraz istasyonuna geliyoruz. Bölgenin sağ tarafı Flégere kayak bölgesi, Les Praz kasabasından çıkılıyor. Oradan Planpraz’a geçiliyor ama, Planpraz’dan Flégere’e teleski sistemi yok. Planpraz ve Flégere kayak alanları, basit pistlerin de bulunduğu bir bölge, bu nedenle buralarda epey kayakçı grup var. Ancak, pistler mavi hatta yeşil de olsa ( zorluk seviyesi en düşük olan ) sonuçta bir dağın yamacındasınız, tepe vadisinde değil. 800 metre aşağıda şehir net bir şekilde görüldüğünden, darlık biraz ürküntü verebilecek gibi. Yani, düştüm, yuvarlandım, duramıyorum aman tanrım şehirdeyim riski.Planpraz’ın düzlüğünde, aşağıdaki şehri ve karşıdaki Aiguille du Midi’yi seyretmek için kara gömülü görünen bir snack bar yapılmış ve şezlonglar konulmuş. Ayrıca iki adet kafeterya var.
Lefter hayranı bir Yunanlı fotoğrafçı, çok cana yakın davranarak bol bol fotoğrafımızı çekiyor. Otelden çıkar çıkmaz, karın çamurlusunu dahi elleyen çocuklar, metrelerce yığılmış pamuksu, yumuşacık karı görünce, ilk kez deniz görüp şambrelle girmeye çalışanlar nasıl davranırsa, aynı tarzın kar versiyonu şeklinde davranıyorlar. Adeta kendilerini kaybedip birer kar magandası gibi karlara saldırıyorlar. Sadece aşağı şehre yuvarlanmamaları için göz ucu ile izleyip, diğer yaptıklarını görmezden geliyoruz.Edindikleri ıslaklık, üst katmandan iç katmanlara ulaşmadan, kendilerini gömdükleri yerden çocukları çıkarıp, Brevent tepesine ( 2525 mt. ) çıkmak için, Brevent teleferiğine doluşuyoruz. Tek kelime ile doluşmak oluyor çünkü görevli hanım, kapasite 70 kişi diye yazdığından mıdır nedir, gelenleri ittirip ittirip sıkıştırıyor.
İyi de oluyor, böyle metrobüsvari dolunca, gittiğimiz yolu görmemiz mümkün olmuyor. Çünkü, iki tepe arasında, altı tamamen boşluk ve nihayeti şehir olan bir yarı, incecik bir halata bağlı 700kg.lık bir teleferik ve içinde 70 kişi ile çıkmak durumundasınız.
Brevent istasyonu, sarp bir kayalığın tepesi. Boşluğa çıkma yapmış bir terastan, 1000 metre aşağıdaki şehir seyrediliyor. Manzara muhteşem, şehir ve vadi ayaklar altında. Boşlukta uçuyor gibi oluyorsunuz. Etrafımızda kara garip bir kuş uçuyor sadece. Kartalların yüksek uçtuğu rakımdayız.Bu noktaya genellikle tecrübeli kayakçılar çıkıyor çünkü aşağı Planpraz’a inen pistlerin hepsi siyah. (En zor-profesyonel )
Seyir kulelerine asılı bilgi panolarından, Mont Blanc Vadisi’nin, yazında çok tercih edilen bir doğa alanı olduğunu ve özellikle doğa yürüyüşleri ile dağ keçisi avı yapıldığını anlıyorum. Zaten kayak ve yürüyüş alanları haricinde, doğal yaşamın korunması için spora kapatılmış oldukça geniş bölgeler var.
Boşluğa asılı gelen teleferikleri izlemek iç ürpertiyor olsa da Mont Blanc Dağı’nın kuzey tepelerini seyretmek de başka güzel oluyor. Sonsuza gidiyor gibi görünen irili ufaklı sivri tepeler, arada vadiler, daha uzaklarda alçaklarda kasabalar.Gelmeye başlayan Uzakdoğulu gruplar çoğalmadan, tekrar aşağı Planpraz’a iniyoruz. Kafelerden birine girip sıcak çikolata, sıcak şarap, özellikle dana olduğu belirtilen sosisli sandviç ve bölgenin özel yemeği ‘’Tartiflette’’ ten bir tabak alıyoruz.
Çok büyük bir kazanda hazırlanan, patates, erimiş peynir ve domuz jambonundan oluşan bu yemek, gerçek bir ‘’Savoyard’’ yemeği ve oldukça da tercih ediliyor.Bize son derece saçma gelse de, ucuz ve doyurucu.
Sis iyice bastırıp çocuklar da eğlencenin boyutunu abartınca, tekrar aşağı Chamonix’e iniyoruz. İyi anne babaların bu derece ıslanmış olan çocukları otele götürmesi gerekirken, elim bir tesadüf olarak, gelirken bindiğimiz 14 numaralı Brevent otobüsünün son durağının Planard olduğunu görüyoruz, Chamonix eğlence parkının olduğu alan.
Planard, şehrin güney tarafında, Chamonix tren garı ve yanındaki Montenvers tren garının 500 metre kadar ilerisinde bir bölge. Burada, küçük yaş grupları için kayak okulları, son derece eğlenceli öğreten eğitim alanları, çocuklara yönelik çok güzel bir pist, Planard teleski ve telesiyeji ve bizim için en önemlisi olarak da, Luge d’Eté var. Luge d’Eté, aslında yazın bölgeyi ziyaret edenlerin eğlenmesi amacı ile yapılmış, kızak roller coaster’ı. Elbette kışında biniliyor, en pratik özelliği ise, hızı kendinizin ayarlaması.
Çocuklar ne ıslak olduklarını farkediyorlar, ne de hasta olabileceklerini umursuyorlar. Kar çılgınlığından sonra birde kızak roller coaster eğlencesi yaşıyorlar.
Allahtan gara ve dolayısı ile otele yakınız ki donma ve zatürre olma noktasına ulaşmadan, çocukları odaya sıcak battaniyelerin altına atabiliyoruz. Onları battaniyelerle bırakıp, saat 19.00 itibarı ile dükkanlar kapanmadan biraz değerlendirmek niyeti ile çarşıya dönüyoruz.
Gezdiğimiz yerlerde hemen hemen hiç alışveriş yapmıyor olsak da buradaki şapka dükkanlarındaki çeşit bolluğu çekici geliyor. Diğer bir cazibe noktası ise şarküteriler kuşkusuz. İçeride yok yok. Peynirleri anlatmak ve isimlerini belirtmek imkansız. Götüremeyeceğimiz için ilgimiz ballara yöneliyor.’’Miel de Montagne’’ denilen ( Dağ Balı )ballar, görünüş olarak koyu şekerlenmiş gibi kıvamlı, peynir kalıbı gibi devasa kalıplar halinde yani kesip dilim dilim alınıyor. Tadı ise çok doğal ve az şekerli.İçkiler de binbir çeşit. Şaraplar, şampanyalar bir başka dünya ise, yöreye özel likörler başka dünya. Genepi, Crespi ve İtalyan grappasına benzeyen Chartreuse, yörenin favorileri.
Ayrıca cazip görünen, portakallı ballı ekmek ve Chamonix’in spesiyali olan, içi nugat dışı beyaz beze kaplı, ‘’Blanc de Neige’’denilen Chamonix şekerlemelerinden alıyoruz. Ama pek çok şeyde gözümüzün kaldığı da bir itiraf.
Dükkanlar kapanmadan, Boardriders adlı mağazada bir after party başlıyor. Özel bir davet olmalı çünkü kapıdan liste ile alınıyor. Ama, Michel Croz caddesinin garın tam karşısına gelen köşesinde, karşılıklı iki bar, Chambre Neuf ve Elevation ‘da, her gün 17.00-19.00 arası, after party yapılıyor. Otele giderken görüp, takılmak için can attığımız bu barlardan Elevatıon, daha nezih, insanlar sadece içeride ve dışarıda, ellerinde içki takılıyorlar.
Ama Chambre Neuf, 17.00-19.00 arası, canlı müzik yaptığı için, buradakiler kopmuş durumda. Gençler, ellerinde biralar, masaların üstünde, şarkı söyleyip, dans ediyorlar. Bir ara içeri dalıyoruz, ter ve bira kokusu o kadar kesif geliyor ki, hemen dışarı atıyoruz kendimizi. İçerden dışarı hava almaya çıkanlarda, ellerinde bardak, ayaklarında kayak ayakkabısı ve incecik kısa kollu tişörtlerle duruyorlar. Gençlik işte böyle bir şey diye yad edip, çocukları da alarak tekrar yemek için dışarı çıkıyoruz.
Bu akşamın tercihi, Rue du Doctor Paccard Caddesi üzerinde, Calèche Restoran. ( www.restaurant-caleche.com ) Önden küçük görünen, arkada çok geniş bir masa kapasitesine sahip, çok da tercih edilen bir yer. Allahtan, cam ve kapı kenarı bir masa denk geliyor. Bu konu önemli çünkü, yemek yerken, yemeğin ağırlığı veya tercihinizin pişme şekli ile mekan o kadar sıcak oluyor ki kesinlikle kısa kolu t-shirt ve ince çorap-ayakkabı ile gitmek gerekiyor.
Geleneksel bir dağ çiftlik evi tarzında dekore edilmiş bu yöresel restoranda da, yine mönü seçiyoruz, Menu Calèche. (29.50€) Çocuklar için de çocuk menüleri var.
Yine kaz ciğeri seçsemde dünkü kadar başarılı olmuyor bu seferki.( Burnum mu büyüdü ne ) Ana yemek olarak, bölgede çok popüler bir tercih olan, en az iki kişilik servis edilen, ‘’ taş mangal ’’ ( Pierrade Chaud ) istiyoruz.
Ördek, dana ve tavuk etleri çiğ olarak getiriliyor ve alttan ısıtılan volkanik bir taşın üstünde, masanızda pişiriyorsunuz. Düz kesimli incecik ördek etlerini, bizimkiler asla yemem dedikleri halde fark etmeyip dana niyetine yiyorlar. Zaten oldukça da lezzetli ve buradaki işlenmemiş, dinlenmemiş dana etlerinden daha yumuşak. Mangal işi çocukları bayağı eğlendiriyor.
Ancak asıl eğlencemiz, kendi masamızdaki hareket haricinde, arka masaya gelen, ’’yarım ay eritme peynir, raklet ‘’ oluyor. Yarım kalıp bir raklet peynirinin, üstten ısıtılarak eritilmesi ve erimiş kısımın sıyrılıp alınarak, tekrar tekrar eritmeye devam edilmesi, yapılan işlem. Beyaz jambon denilen ( jambon blanc ) domuz jambonu, haşlanmış patates ve şarapla birlikte sadece bunu yiyorsunuz. Yan masa, üç kişi. O derece yağlı bir koca yarım kalıp peyniri yemek bize göre imkansız görünüyor, ama Fransız ( ya da İsviçreli ) aile, alışık olmalı ki gayet rahat sona yaklaşıyorlar.
Bizi eğlendiren kısım, sevgili eşimin, kesif ve yoğun kokusu ile fark etmemenin imkansız olduğu peynirin eriyişini hayranlıkla, yiyenlerden daha çok sıklıkla kontrol etmesi ve her an bir parmak uzatıp tadabilecek eğilimi taşıması. Yan masadaki İngilizlerde bizden aşağı kalır bir merak sergilemiyorlar.
Şurası gerçek ki, bir yemek yerken, etraftan bu kadar aleni bakıp ilgi gösteren, hatta laf atan insanlar varsa, biz Türk halkının bir tadımlık ikram etmesi kaçınılmaz bir tutum iken, Fransız adam oralı bile olmuyor. Biz kalkarken el sallamakla yetinip, büyük olasılıkla da İspanyol sandığı için ‘’Adios’’ diyor, ya da ”gidinde rahatça yiyelim şunu”.
Tatlı olarak seçtiğimiz Genepi’li Parfe ve Chartreuse’lü Çikolata’yı, yemeklerden daha başarılı buluyoruz.
Muhteşem tepeleri ve çok çeşitli, eğlenceli yemek dünyası ile Chamonix’i, bugün daha da çok seviyoruz…
chamonix-2-gun-mont-blanc-vadisichamonix
chamonix-4-gun-aiguille-du-midimontenvers
chamonix-5-gun-martignycourmayeur