Çocukla Geziyorum

LYON – 6.gün LYON GASTRONOMİ

28 Temmuz Cumartesi 2012

Güzel dağ otelimize, onun zengin kahvaltısına, balkondaki şezlong-karlı dağ manzarası keyfine, Chamonix’in hareketli sokaklarına, alternatifli mutfağına, Mont Blanc’ın asaletli güzelliğine, sivri sivri tepelerine ve kara, veda etmek zor geliyor. Çok sevip ayrılmakta zorlandığımız yerlerden biri oluyor Chamonix, hani uzun süre görmeyeceğinizi bildiğiniz bir dosttan ayrılırken içiniz titrer ya, işte öyle hissediyoruz.

Kayak veya kış sporları ile ilgilenmeden de gayet  keyifli hoş zaman geçirilecek ve eğlenilecek bir yer olması belki bu kadar dostane bulmamıza neden oluyor. Yollarımız yine kesişir diye umarak son yarım günümüzü ayıp olmasın diye müzelerine bir göz atmaya ayırıyoruz.

Michel Croz Caddesi üzerinde, Musée Alpin ( Alp Müzesi ), Chamonix’in ilk turist gelip, ilk teleferiklerin yapıldığı bir dağ köyünden, kış sporlarının adeta başkenti olduğu bugüne gelişinin tarihini anlatıyor. 18.yy.ile 20.yy. arasında, Chamonix’in geçirdiği inanılmaz dönüşüm, haritalar, fotoğraflar, rölyefler, eski eşya ve kıyafetlerle anlatılıyor.

Rue du Docteur Payot Caddesi‘nin yukarısında yer alan, Musée des Cristaux ise( Kristal Müzesi ),  Chamonix yerel yönetimi ile Mineroloji Kulübü’nün ve bazı özel koleksiyonların sergilendiği, genellikle Mont Blanc’dan çıkarılan, füme kuartz kristalleri ile pembe fosfat kristallerinin görülebildiği bir müze.

Yanındaki Espace Tairraz’da da, interaktif ortamda Alplere bir yolculuk deneyimi yaşanabiliyor ki maalesef buna vaktimiz kalmıyor.

İstemeye istemeye, Chamonix’e veda ederek, Mont Blanc Express dönüş trenine biniyoruz. St.Gervais Le Fayet’te bir aktarma ile, yaklaşık dört saatlik bir yolculukla,  Lyon’un Part-Dieu garına ulaşıyoruz. Beş altı gün önce nasılda heyecanlı geldiğimiz gözümüzde canlanıyor.

Otelimiz bu defa dönüş yoluna yakın olması amacı ile, Presqu’İle’de (tarihi yarımada ), Perrache tren garının yanında, Best Western Hotel Verdun. Sadece iki gece kalacağımız için, 3 yıldızlı olmasını tercih ettiğimiz otele girince, resepsiyon, lobi ve kahvaltı salonunun aynı mekanlar, ilgili görevlilerinde aynı tek kişi olduğunu görüp bir eyvah çekiyoruz ama,  odanın genişliği endişelerimizi unutturuyor.

Gayet geniş ( dört kişi aynı odada kalmanın avantajı geniş oda oluyor ) ve temiz pak güzel odanın tek sorunu,  eski bina olmasından kaynaklanan, zeminin yürüdükçe sesli bir şekilde sallanıyor olması.

Geç olduğu için kenti gezme imkanı yok. O yüzden, yakında bulunan, ana meydan Place Bellecour’un köşesinde, çocuklar ile en sorunsuz yer olabilecek, Pizza Pino’ya kendimizi atıp, gastronominin başkenti, sayısız Michelin yıldızlı restoranın bulunduğu Lyon’da, yarı  fast-food, yarı İtalyan bir yemek yiyoruz.

LYON GASTRONOMİ

Fransız Mutfağı’nın temelini oluşturan Lyon’da, Paul Bocuse dahil, günümüzün en tanınmış şef ahçılarının bu şehirden çıkmasının kökeninde, Lyon’lu ‘’anne’’ler yatıyor.( mère )

Roma döneminden beri, sanayi ve ticarette iyice zenginleşen Lyon’da, büyük ve zengin ailelere hizmet veren, yemeklerini pişiren hanımlar, endüstri devrimi sonrası şartların değişmesi ile emeklerini kendi bünyelerinde değerlendirmeye başlayarak, kendi işletmelerini, küçük restoranlarını açıyorlar.

Lyon’da sayıları bir hayli olan bu tür geleneksel, bir çeşit esnaf lokantası olan brasseri’lere ‘’bouchon’’adı veriliyor.

1921’den itibaren,  Eugenie Brazier isimli Brazier anne, ( la mère Braziere ), E.Herriot, General De Gaulle gibi ünlü kişilerden, gastronomlardan ve elçilerden müdavimler edinmeye başlıyor. Bugün dünyanın tanıdığı Fransız Mutfağı’nın ikonlarından biri olan Paul Bocuse’de kariyerine, La Mere Braziere’de başlıyor.

Pek çok Michelin yıldızı sahibi restoranın bulunduğu Lyon’da, özellikle Vieux LyonFourviere Bölgesi’nde olmak üzere de sayısız ‘’bouchon’’var. ( www.en.lyon-france.con/restaurants/Lyon.cuisine )

Benim denemek istediklerim; La Mère Brazier  -Le Musée – Lourson qui Boit – La Tassee ( 2 Michelin ) ve genelde küçük mekanlar olan bu restoranların aksine devasa ortamı ile Lyon’un simgelerinden biri olmuş Brasserie Georges olabilirdi.

Yemeğin haricinde,  ciddi bir pastacı, şekerlemeci ve çay evi yoğunluğu bulunuyor. ( confiserie-tea house )Fransızların dünyaya bir başka armağanı olan ‘’maccaron’’lar da Lyon doğumlu. 1905 yılında, Sève Chocolat, makaronların ilk icat edilip yapıldığı yer.  ( www.chocolatsece.com ) Part-Dieu tarafına giderken,  Cours Lafayette Caddesi üzerinde,  Les Halles’de uygulamalı yapımı görülüp, tadılabiliyor.

Lyon’a özgü bir başka şeker ise Voisin markasının ürünü olan ‘’cousin’’ (yastık) adı verilen şekerlemeler. Nugat üzerine, çok hafif naneli badem ezmesi kaplanmış bu şekerler, görünüş olarak da köşe minderlerini andırıyorlar. Farklı ve hoş bir lezzete sahipler.

Lyon olarak değil ama yer aldığı bölge olan Rhône Bölgesi denilince, akla gelen en önemli ürün ise elbette şarap. Kırmızı şarapları ile Bordeaux ‘nun en önemli rakibi olan Rhône Vadisi’nde, Syrah ve Grenach üzümleri ağırlıklı.

Côtes du Rhônes etiketi ile satılan şaraplar, bölge üretiminin çoğunu oluşturuyor ve alt kalite üretimler. Côtes du Rhônes-Villages etiketi ile satılanlar ise, üst kalitenin bir altı. Côte Rôtie, Condrieu, Chateau Grillet, Hermitage ve Chateauneuf du Pape, önemli şarap üretim alanları.

Beaujolais Bölgesi şarapları da, her yıl kasım ayının üçüncü Perşembe günü, o senenin Beaujolais Nouveau adlı taze şarabını üreterek bir festival düzenliyor. Özel meraklıları olan bu taze şaraplardan bir tesadüf eseri tadarak pek hoşlandığımı  not düşmeliyim.

Bu kadar gastronomik kültüre sahip bir şehirde, yediğimiz fast-food’u hazmetmek için kısa bir yürüyüş sonrası otele dönüyoruz…

lyon-1-gun-lyon-part-dieu

chamonix-2-gun-mont-blanc-vadisichamonix

chamonix-3-gun-breventchamonix

chamonix-4-gun-aiguille-du-midimontenvers

chamonix-5-gun-martignycourmayeur

 

lyon-7-gun-lyon

 

lyon-fransa

minyatur-ve-sinema-muzesi-lyon-fransa

 

 

 

Paylaşın: